<strong>ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ 50 YAŞINDA…</strong>
HABERLER 24.01.2023 14:17:58 0

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ 50 YAŞINDA…

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ 50 YAŞINDA…






30 Kasım 1973 yılında iki fakülteyle eğitim hayatına başlayan Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) 50 yaşında… Akademisyen, öğrenci ve çalışanlarından aldığı güçle Dünya’nın sayılı üniversiteleri arasında bulunan Çukurova Üniversitesinin 50. Kuruluş Yıl Dönümü etkinlikleri, kurucu Rektör Prof. Dr. Mithat Özsan ve Rektör Prof. Dr. Meryem Tuncel tarafından yakılan bilim meşalesiyle başladı. Prof. Dr. Tuncel, “Cumhuriyetimizin 100. yılı ve öğrencisi olmaktan büyük gurur duyduğum Üniversitemin kuruluşunun 50. yılında bu güzide bilim kurumumuzun ilk kadın Rektörü olarak, Cumhuriyetimizin getirdiği akıl ve bilim ışığının her geçen gün daha da güçlenmesi adına yürüttüğüm bu görevin tarihsel sorumluluğu ve önemini derinden hissediyorum.” dedi.





50 yıldır çağdaş eğitim ve öğretimin simgesi olan Çukurova Üniversitesinin yıl boyunca devam edecek 50. Kuruluş Yıl Dönümü etkinlikleri nedeniyle tanıtım toplantısı düzenlendi. Kayıkhane tesislerinde gerçekleşen toplantıya Adana Valisi Dr. Süleyman Elban, Adana Milletvekilleri, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar, askeri ve mülki erkân ile akademisyenler ve öğrenciler katıldı.









50. Yıl Filmi ile başlayan tanıtım gecesinde konuşan Rektör Prof. Dr. Meryem Tuncel, “Konumu, insanın içini ısıtan sıcak havası, doğal güzelliği ve tüm bunları anlamlı kılan akademik, idari kadrosu ve öğrencileriyle, ülkemizin çağdaş yüzünü gösteren üniversitemizin 50. Kuruluş Yıl Dönümünü kutlamaktan büyük onur duyuyoruz” dedi.









İki fakülte ile eğitim hayatına başlayan Çukurova Üniversitesinin şu an 19 fakültesi, 2 yüksekokulu, 11 meslek yüksekokulu, 1 devlet konservatuvarı, 4 enstitü ve 38 araştırma ve uygulama merkezi ile eğitime hizmet ettiğini ifade eden Prof. Dr. Tuncel konuşmasını şöyle sürdürdü;





 “Bilim insanı İbn-i Sina yaklaşık 1000 yıl önce “nefsini bilimlerle süslemeye çalış. Bilimden başka her şeyi bırak. Bilimde her şey vardır. İnsanın ruhu kandil ve bilim onun aydınlığıdır. İlahi hikmet de kandildeki yağ gibidir. Bu yanar ve ışık saçarsa sana diri denilir. Yanmaz ve karanlık kalırsa sen ölü sayılırsın” derken bilime yön vermenin insanlık adına ne kadar önemli olduğunun bilincindeydi. İşte bu bilinçten yola çıkarak, ruhumu kandil görüp, kandilimi insanlığa hizmet ve aydınlık sunmak amacıyla yaktım. Öğrencisi olmaktan büyük gurur duyduğum Üniversitemin kuruluşunun 50. yılında bu güzide bilim kurumumuzun ilk kadın Rektörü olarak Cumhuriyetimizin getirdiği akıl ve bilim ışığının her geçen gün daha da güçlenmesi adına yürüttüğüm bu görevin tarihsel sorumluluğunu ve önemini derinden hissediyorum. Rektörlük görevim bu yüzden şahsım adına büyük bir kutsallık taşımaktadır.





default




Ülkemizin gelişmesi adına üniversitemizin en önemli misyonu; görevini sorumluluk bilinci içinde, disiplinli olarak, yaptığı işi severek, bilim, teknoloji ve sanat alanlarında eğitim-öğretim faaliyetlerini yürütmek, yüksek nitelikli araştırma-geliştirme çalışmaları yapmak ve bilgi birikimlerini aynı zamanda uluslararası düzeyde insanlığa sunmaktır. Bölgesel insan ve doğal kaynak zenginliğini, araştırma-geliştirme ve eğitim faaliyetlerine yansıtarak, sadece ülkemizde değil aynı zamanda dünyada tanınan öncü üniversitelerden biri olmak hedefimizdir.”





Kurucu Rektör





Açılış konuşmaları ve ÇÜ Devlet Konservatuvarı tarafından sunulan mini dinletinin ardından protokol üyeleri açık alanda yer alan, her mesleği temsil eden fakülte öğrencilerinin geçit törenini izledi.





default




Görsel şovlarla dolu olan geçit töreninin ardından Rektör Prof. Dr. Meryem Tuncel, 99 yaşındaki Kurucu Rektör Prof. Dr. Mithat Özsan’a eşlik ederek Kayıkhane tesislerine sürpriz bir giriş yaptı. Duygu dolu anların yaşandığı gecede, özel olarak hazırlanan ışık şovlar ve havai fişek gösterisi eşliğinde Prof. Dr. Özsan ve Prof. Dr. Tuncel, protokol üyeleriyle birlikte 50. pastasını kesti. Çukurova Üniversitesinin Kurucu Rektörü ile son Rektörün 50. yılda bir araya geldiği özel anların yaşandığı kutlamalarda Prof. Dr. Tuncel, Prof. Dr. Özsan’a hediye takdim etti.





Etkinlik anı fotoğrafı çekilmesiyle son buldu.



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°