ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ’NDEN 284 MEZUN
Manşet Haber 10.07.2021 11:28:20 0

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ’NDEN 284 MEZUN

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ’NDEN 284 MEZUN

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi 2020-2021 Eğitim öğretim yılını başarı ile tamamlayan 284 hekim için mezuniyet töreni düzenledi.
Açık Amfideki törene Rektör Prof. Dr. Meryem Tuncel, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Hayri Levent Yılmaz, Prof. Dr. İlter Ünlükaplan, Prof. Dr. Süha Berberoğlu, Adana İl Sağlık Müdürü Dr. Halil Nacar, Tabip Odası’ndan Dr. Mehmet Reyhan, akademisyenler, öğrenciler ve aileleri katıldı. Ailelerin yoğun ilgi gösterdiği tören saygı duruşunda bulunulmasının ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.
284 genç hekim, kortej halinde sahnede hazırlanan yerlerine çıkarak aileleri ve akademisyenleri selamladı. Öğrenciler adına dönem birincisi Dr. Tezel Kovancı konuşurken, Tıp Fakültesi Mezunları Derneği Başkanı Prof. Dr. Hatice Canataroğlu, Tabip Odası’ndan Dr. Mehmet Reyhan ve Adana İl Sağlık Müdürü Dr. Halil Nacar birer konuşma yaparak Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi 45. dönem mezunlarını kutladılar.
Rektör Prof. Dr. Meryem Tuncel, Tıp Fakültesinin Çukurova Üniversitesinin ilk açılan fakültelerinden biri olduğunu hatırlatarak, bugüne kadar pek çok başarıya imza atıp, çok kıymetli hekimler ve bilim insanları yetiştirdiğini söyledi. Tuncel şunları söyledi;

“Üniversitemize geldikleri günden itibaren titizlikle mesleki bilgi ve becerilerini geliştirdiğiniz sevgili öğrencilerimizi; meslek ve sosyal hayatlarında çeşitli başarılara imza atacak bireyler olarak yetiştirerek bugüne getirdiniz. Onlara sadece mesleklerinde yetkin hâle gelecekleri bilgileri öğretmekle kalmadınız, aynı zamanda bir birey olarak sorumluluklarını, bir ekibin parçası olarak paylaşmayı ve dayanışmayı, bir hekim olarak topluma karşı görev ve sorumluluklarını öğrettiniz. Bu nedenle tüm öğretim elemanlarımıza, öğrencilerimiz ve Çukurova Üniversitesi camiası adına şükranlarımı sunuyorum.
“Hekimlik Bir Meslek Değil, Bir Hayat Anlayışı ve Adanmışlıktır”
Zorlu eğitimi tamamlayarak hekim olmaya hak kazanan öğrencilere “Sevgili Meslektaşlarım, Aramıza hoş geldiniz” diye seslenen Prof. Dr. Meryem Tuncel, yaşam boyu bilimsel eğitim ve öğretimin devam edeceği bir mesleğe başladıklarını hatırlatarak konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Meşakkatli ama çok kutsal ve bir o kadar da onurlu bir meslek seçtiniz. Merkezinde doğrudan insanın yer aldığı nadir mesleklerden biridir doktorluk. Her kararın, her hareketin, insan hayatına etkileri olur. Aslında bu bir meslek değil bir hayat anlayışı ve adanmışlıktır.Doktor olmayı tercih eden insanlar kararlı, idealist ve ömrünü bu işe adamış kimselerdir. Hekimliğin, vicdani, ahlaki ve insani değerlerine her zaman sahip çıkacağınızdan; hiçbir ayrım gözetmeksizin size emanet edilen paha biçilmez ve tekrar yerine konması mümkün olmayan insan canının kutsallığının bilincinde olarak hastalarınız için her türlü fedakârlığı göstereceğinizden hiç kuşkum yok…Şefkat ve merhamet hekimliğin vazgeçilmezleridir, lütfen bunu hiçbir zaman unutmayın… Her şey gönlünüzce olsun.”
Dekan Prof. Dr. Derya Gümürdülü ise, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesinin kuruluş tarihçesi hakkında bilgi verdi.Geçen yıl mart ayından bugüne zorlu geçen pandemi döneminde sağlık çalışanlarının her zamankinden çok daha fazla insanüstü bir çalışma ve çaba gösterdiğine işaret eden Prof. Dr. Gümürdülü, “Kendi yaşamlarından vazgeçerek savaşmış ve yaşatmışlardır. Maalesef bu mücadelede 436 yol arkadaşımızı kaybettik. Tarifsiz ve çok derin bir acı ile her birini saygı, minnet ve rahmetle anıyor, ailelerine ve yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Mekânları cennet olsun” dedi.
Hekimliğe adım atan yeni mezunlara koşullar ne olursa olsun hastalarına karşı her zaman sabırlı, şefkatli ve vicdanlı olmaları, onları dinlemeleri, meslektaşları ve hastaları ile ilişkilerinde etik değerlere bağlı kalmaları tavsiyesinde bulunan Prof. Dr. Gümürdülü, “Bu fakülte sizin yuvanız, kapımız sizlere her zaman ve daima açık olacaktır. Biz sizleri burada bekliyor olacağız.Yolunuz açık olsun.” şeklinde konuştu.
Hipokrat Yemini Edip Keplerini Havaya Fırlattılar

Açılış konuşmalarını ardından Prof. Dr. Bülent Boyar, “Covid 19 Salgınında Hayatını Kaybeden Sağlık Çalışanlarını Saygı ve Minnetle Anıyoruz” yazılı pankart açan öğrencilere Hipokrat Andını okutarak mesleğe ilk adımlarını atmalarını sağladı.
Hipokrat Andı’nın okunmasının ardından dönem birincisi Dr. Tezel Kovancıyaş kütüğüne plakasını çaktı. Derece yapan öğrencilere Rektör Prof. Dr. Meryem Tuncel ve protokol üyelerinin diplomalarını vermelerinin ardından öğrenciler keplerini havaya fırlatarak doktorluk mesleğine ilk adımı attı.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°