Cumhuriyet ve Kadın paneli
Manşet Haber 28.10.2012 15:25:23 0

Cumhuriyet ve Kadın paneli

Cumhuriyet ve Kadın paneli

Adana(Ulus)--Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İl Kadın Kolları Başkanı Av. Rukiye Çinkılıç, Cumhuriyet’in 89. yılı nedeniyle başlattıkları etkinliklerin “Cumhuriyet ve Kadın Paneli” ile devam ettiğini bildirdi.
CHP İl Kadın Kolları olarak, 30 Ekim Salı günü ‘Cumhuriyet ve Kadın’ konulu panel düzenleyeceklerini vurgulayan Çinkılıç, Cumhuriyet kazanımlarının yok edilmeye çalışıldığı günümüzde kadınların AKP iktidarına karşı duracaklarını kaydetti.
Panele Köy Enstitüsü mezunu Hasibe Günel, Hollanda Sosyal Demokratlar Platformu Başkanı Öğretim Görevlisi Cezmi Doğaner ve Çukurova Üniversitesi Öğretim Görevlisi Andaç Çuhadar’ın panelist olarak katılacağını söyleyen Çinkılıç, Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nin müreffeh bir ülke konumuna gelmesi için çağdaş kadınlara büyük ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
ADANALILAR DAVETLİ
Salı günü saat 14.00’da Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda başlayacak etkinliğe basın mensuplarını ve tüm Adanalılar’ı davet eden Çinkılıç, panelin ardından yerel sanatçı Ayten Kaya’nın türkülerden bir demet sunacağını, etkinliğin Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu Fuayesi’nde ‘Atatürk’ fotoğrafları sergisinin gezilmesi ve kokteylle sona ereceğini sözlerine ekledi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°