ÇÜ’ne 8644 Kayıt
Manşet Haber 27.08.2015 12:39:16 0

ÇÜ’ne 8644 Kayıt

ÇÜ’ne 8644 Kayıt

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Erdoğan akademik verimlilik, Adana’nın iklim şartları ve Üniversite eğitiminin farklılığı nedeniyle akademik takvimin ötelenmediğini söyledi. Erdoğan derslere planladığı gibi 14 Eylül’de başlanacağını duyurdu…

Prof. Dr. Şeref Erdoğan, Çukurova Üniversitesi akademik takviminin her yıl yönetmeliğe göre Mayıs ayında ders programlarının Üniversite Senatosu’nda onaylandığını bildirdi.

Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı ve Bilgi İşlem Daire Başkanlığı işbirliğiyle hazırlanan ve Senato tarafından onaylanan akademik takvimin Kurban Bayramı da göz önüne alınarak kesinleştiğini bildiren Prof. Dr. Erdoğan, açıklamasını söyle sürdürdü;

“Bayramın devreye girmesiyle bu yıl ki akademik takvim üzerinde ayrıca bir çalışma gerçekleştirip Çukurova Üniversitesi Senatosu’nun onayına sunduk. Eğitim-öğretim yönetmeliğimize göre 14 haftası ders, 1 haftası ara sınavlar, 1 haftası da final sınavları olmak üzere 16 haftalık yarıyıl akademik takviminde değişiklik yapılamaması; dolayısıyla 16 haftalık güz dönemi, 16 haftalık da bahar dönemini hesaplandığında akademik verimlilik, Adana’nın iklim şartlarını göz önüne alarak akademik takvimin 14 Eylül 2015 Pazartesi günü başlamasına karar verildi.”

Neden Değişiklik Yapılmadı?

“Akademik takvimin sarkmasının eğitimde ne gibi sıkıntılara yol açacağını detaylı olrak anlatmak istiyorum;

Güz dönemimiz sonunda final, bütünleme, tek ders ve not yükseltme sınavlarımız var. Bunlar şu andaki takvimimizde 8 Şubatta bitiyor. Eğer bu süreci iki hafta sonraya çekersek yani 14 değil de 28 Eylül’de başlatırsak akademik takvimi, sınavların bitimi 22 Şubat 2016 oluyor ki bu da bahar yarıyılının 22 Şubat’ta başlayıp 3 Haziran’da bitmesi anlamına geliyor. Final sınavlarımızı 20 Haziran’a kadar yapacağız ve az önce anlattığım gibi bütünleme, tek ders, not yükseltme sınavları derken 27 Temmuz’da bizim bahar dönemimiz bitecek. Bu arada diploma törenlerimizi biz normalde 17 Haziran’da yapıyoruz. İki hafta ötelersek 1 Temmuz- 8 Temmuz tarihlerinde olması lazım. Dolayısıyla iki haftalık eğitimimizi ötelemek çok ciddi sıkıntılara yol açacak ve yıl içindeki planlamayı alt üst edecek. Akademik verimlilik, Adana iklim şartları ve üniversite eğitiminin farklılığı olarak bütün bunları Senatoda tartıştık. 14 Eylül’de akademik açılışın yapılması kararı ‘son karar’ olarak alındı ve böyle bir ötelemeye Rektörlük olarak gerek görülmedi.”

8.644 Yeni Kayıt…

Ayrıca yeni eğitim-öğretim yılıyla ilgili Rektörlük olarak tüm hazırlıkları tamamladıklarını belirten Prof. Dr. Erdoğan, “Çukurova Üniversitemize yeni kayıt olan 8.644 öğrencilerimizle birlikte yeni akademik yıla hazırız.” dedi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°