Dağlı: SABİM ihbar hattı gibi çalışıyor
Manşet Haber 5.12.2012 13:29:57 0

Dağlı: SABİM ihbar hattı gibi çalışıyor

Dağlı: SABİM ihbar hattı gibi çalışıyor

Adana(Ulus)--
Türk Sağlık-Sen Adana Şube Başkanı Arif Dağlı, Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi'nin (SABİM), sağlık çalışanlarını ihbar merkezine dönüştüğünü söyledi.

İstanbul Samatya Eğitim Araştırma Hastanesi'nde çalışan Asistan Dr. Melike Erdem'in SABİM’e yapılan bir şikayetin ardından intihar ettiğini belirten Arif Dağlı, “Doktor Melike Erdem’nin böyle bir şekilde hayata veda etmesinin nedeni SABİM’e yapılan bir şikayetti. Sağlık Bakanlığı İletişim Merkezi olarak bilinen SABİM farklı kullanım nedeniyle artık sağlık çalışanlarını ihbar merkezine dönüşmüştür. “Alo 184” adeta bir ihbar hattına dönmüştür” dedi.

Hastaların haklarının korunması için hayata geçirilen sistemin bugün sağlık çalışanlarının korkulu rüyası haline geldiğini vurgulayan Dağlı,  hasta hakkı denilirken mesnetsiz, gerçekle ilgili olmayan ihbarlar nedeniyle sağlık çalışanlarına savunmaları alınarak ve cezalar verilerek psikolojik baskı uygulandığını ifade etti.

 

‘SABİM, GEREKİRSE KAPATILMALIDIR’

Haksız savunma istenmesi, soruşturma açılması nedeniyle birçok sağlık çalışanının psikolojisinin zarar gördüğüne dikkat çeken Dağlı, “SABİM’le hasta hakkı, vatandaş memnuniyeti denilirken, çalışanların hakları darmadağın edilmiş, adeta kaş yapalım derken göz çıkarılmıştır. Bu nedenle SABİM tekrar gözden geçirilmeli, amacı ile işleyişi arasındaki fark değerlendirmeye tabi tutulmalı, gerekirse kapatılmalıdır” ifadelerini dile getirdi.

Dağlı, tüm hastanelerde hasta hakları ile ilgili birimler olduğunun altını çizerek şunları söyledi: “Böyle bir sistem varken SABİM’i bunun için kullanmanın bir anlamı yoktur. SABİM’e bir şikayet geliyor. Bu isimsiz gerçekle alakası olmayan bir şikayette olabiliyor. Sağlık Bakanlığı bunu kuruma bildiriyor. Bu durum sanki Bakanlığın bir disiplin soruşturması gibi algılanarak araştırma yapılmadan çalışanlardan savunma isteniyor.  Sağlık çalışanları böyle bir  yöntemle baskı altına alınıyor. SABİM adeta bir psikolojik şiddet mekanizması gibi kullanılıyor. Artık sağlık çalışanları tabiri caizse SABİM’den yılmıştır. SABİM bir doktorumuzu da ne yazık ki hayatını son vermesi noktasına götürmüştür. Bu nedenle SABİM’de mutlak suretle bir düzenlemeye ve filtrelemeye ihtiyaç vardır. SABİM’e gelen şikâyetlerde çalışanların peşinen suçlu olarak görülmesinden vazgeçilmelidir.”

Dağlı, ihbar ve cezalandırma aygıtına dönüşen SABİM konusuna Sağlık Bakanlığı’nın mutlak bir çözüm bulması gerektiğine işaret etti.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°