Daha ne cezalar ‘görecek’
Manşet Haber 27.08.2012 01:51:44 0

Daha ne cezalar ‘görecek’

Daha ne cezalar ‘görecek’

Röntgencilikle suçlanan doğuştan görme engelli öğretmen Ali Ercan’ın başı dertten kurtulmuyor. Öğretmene şimdi de basına konuştuğu için ceza verildi.

Doğuştan yüzde 100 görme engelli olduğu halde, 2 öğretmenin eşcinsel ilişkisini izlediği iddiasıyla hakkında röntgencilikten soruşturma açılan 24 yıllık öğretmen Ali Ercan’ın başı yaşadıklarını basına anlattığı için de derde girdi. Adana Çukurova’da yaşadıklarından sonra İstanbul Alibeyköy’deki bir okula tayin edilen Ali öğretmen, basın mensuplarıyla konuşunca, bu kez de Çukurova Milli Eğitim Müdürlüğü’nden ‘yetkili olmadığı halde basına demeç verdiği’ için kınama, ‘görev sırasında amirlerine sözlü saygısızlık ettiği’ gerekçesiyle 1/30 oranında aylıktan kesme cezası aldı.

Hakkında 45 dava açıldı

Ali öğretmen, “Bir insanın kendini bu kadar haklı olduğu bir konuda savunmasından daha doğal ne olabilir ki” diyerek savundu. 12 okulda görev yapan öğretmen siciline yazılanlara karşı açtığı 45 davadan 29’unu kazanmıştı. 5 davası halen süren Ercan, 3 kez Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu.(Milliyet Gazetesi)

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°