“Değişmem diyeni halk değiştirir”
Manşet Haber 13.06.2013 13:01:15 0

“Değişmem diyeni halk değiştirir”

“Değişmem diyeni halk değiştirir”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Seyhan Belediye Başkan Aday Adayı Soner Anafarta, Taksim Gezi Parkı’nda başlayan ve tüm yurda yayılan direniş ve protesto gösterilerini ‘gençliğin sesi’ olarak değerlendirdi.      

Gezi Parkı protestolarının ilk günden bu yana tanımsız, bileşensiz, komutsuz, kendiliğinden, her renkten on binlerce insanı, örgütsüz ama kendi örgütlüğünü anında oluşturan, statik politika üretmek yerine duruma göre anlık politika üreten, ‘hak ve özgürlük’ hareketi olduğunu kaydeden Anafarta, siyasilerin gençlerin sesine daha çok kulak vermesi gerektiğini söyledi.

soner_aday11Direnişin siyasiler başta olmak üzere birçok kesim için değişim yönünde bir şans olduğunu ifade eden Anafarta, şunları söyledi:

“Kendini özgürce ve çok daha renkli var eden, tüm bunlardan dolayı ezberimizi bozup, apolitik genç kuşak kestirme tanımımızı yıkan, yaşam alanını kendini savunma alanı gören, baskı ve şekillendirilmeye dur diyen, refleksleri çok farklı ve duyarlılığı yüksek genç bir damardır bugün hepimize seslenen. Ne sağcı ne solcu ya da bir etnik kimlikle kendini karikatürize etmeyen, futbol taraftarlığını son derece radikal bir tavırla özgürlüğü için politikleştiren, kocaman, mutlak tanımı olmayan, birbiri ile yardımlaşan genç bir kitle. Saygılı, ürkek ve mahçuplar, esnafın ikramını dahi kabul etmeyen bir genç sestir bugün hepimize seslenen. İnanıyorum ki artık siyaset hiç bir eski kalıpta kalmayacak, özgür olacak.”

“DEĞİŞMEM DİYENİ HALK DEĞİŞTİRİR”

Siyasetçilerin kendi isteklerinde ısrar etmelerinin yanlışlığına dikkati çeken Anafarta, “Aslında her şeyi bırakıp bu sese, umuda bakmamız gerek. Bu ülke şekil vermelerden çok çekti hala çekiyor. Bugün gençler, siyasetçilere bir şekil veriyor. Asıl değişmesi gereken halk değil siyaset ve siyasetçilerdir. Kavgadan, hakaretten, dövüşten zevk alan bir siyaset yaratıldı. Kimsenin kimseyi yönetme iddiası taşımadığı, birlikte ve dostça hareket eden, birbirine saygılı, tehdit edilmek istenmeyen, geleceğine umutla bakmak isteyen yüz binlerce genç bu gün bir ses oldu. Sanırım böyle sivil ve örgütsüz (manipülasyonsuz) ama buna rağmen bu kadar büyük bir eylemi Türkiye ve memleketim Adana ilk kez görüyor. Bence gezi olayları herkes için özellikle Başbakan, genel siyasetçiler, partim için, yerel siyasetçiler, halk ve medya için de bir fırsattır. Hepimiz değişmeliyiz. Yoksa ‘değişmem’ diyeni bu halk zamanı gelince değiştirecektir.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°