DEĞİŞMEYEN KAFALAR...

DEĞİŞMEYEN KAFALAR...



Değişmeyen “kafalar” var!

Bu ülkenin “kuruluş” koşullarını yerine getirmeye çalıştığı, bunun savaşını verdiği yıllarda; bu uğraşa karşı olanların “tüm” özelliklerini taşıyan “uzantılar”, kapı aralıklarından “iktidarın” gücüyle seslerini duyurmaya çalışıyor!

“Keşke başarılı olunmasaydı” diyenleri duyduğumuz gibi, “diyeni” el üstünde taşıyanları gördük!

Sormaya, sorgulamaya gerek olduğunu da sanmıyorum…

Renkleri, biçimleri bu!

***

Kadınlara sokak ortasında kıyılması, dövülmesi, zor kullanılması gündemde olunca; 5 Aralık 1934’de kadınlara verilen seçme-seçilme hakkı daha bir önem kazanıyor olmalı ki;

Beklenmedik isimler “günün” önemine değindiler.

Kadının toplumdaki yerini konuştular.

Son yıllarda yaygın biçimde gündeme taşınan “şiddet” olaylarına karşı nasıl bir duruş sergilenmesi üzerine düşündüklerini açıkladılar.

Sokakları doldurdular, yürüdüler…

Bundan seksenbeş yıl önce…

Kadınlara seçme-seçilme hakkı tanıyan madde İsmet İnönü ile arkadaşlarının önerisiyle, Meclis’te görüşülmesinin ardından kabul ediyor. Kadın yirmiiki yaşında seçme, otuz yaşında seçilme hakkını kazanıyor. Karardan üç gün sonra Taksim’de, Kadınlar Birliği kutlama yürüyüşü yapıyor. O yıl yapılan beşinci dönem seçimlerinde onsekiz kadın milletvekili oluyor!

Bugün yapılan kutlamanın nedeni de bu!

***

Kimi “uzantılar” dedim ya…

Atatürk devrimlerini içlerine sindiremeyenlerin, aslında “devrimlerden” değil de; toplumdaki gelişmelerden, inandıklarını bilmelerden, yaşadığı dönemi anlamalardan rahatsız olduklarından dolayı tedirginler!

Aslında ne şiddeti düşünüyorlar,

Ne de ard-arda gerçekleşen kıyımı…

Birçok yerde “iyi hal” gerekçe gösterilerek korunan “şiddet hastalarının” başka anlamı var mı?

Uyuyan toplumun uyandırılması, acılarını görmesi, nedenlerini ortaya koyması çekincelerinin nedeni!

***

“İktidarın” eski bir milletvekili, şimdi köşe yazarı olan Tosun, AKP içinde yaşananları aşmış olsa ki, bir dönem Başbakanlık yapmış Ahmet Davutoğlu’nun “kadınlara verilen seçme-seçilme hakkı” nedeniyle verdiği iletisine tepki gösterdi.

Tepkisini gösterirken de, daha o yıl onsekiz kadın milletvekilinin meclise girdiğini yok sayarak “elli yılına dek gerçek seçim yapılmadı” sözlerine yer verdi!

Burada konuşulan “kadınlar” değil mi?

O döneme değin “hiçbir yerde” adı olmayan kadına tanınan “seçme-seçilme” hakkının tanınması “küçük” bir şey gibi, anlamsız gibi…

“Kadının” yerini bulması, “hakkını” bilmesi hoş olmasa gerek ki;

Asıl “rahatsızlık” veren nokta da burası…

***

Değişmeyen kafalar “hep” var!

Seksenbeş yıl önce “kadına” verilen hakkın anlaşılmıyor olması ya da “hakkın” yadsınması sonucu toplumda yaşanan “hastalığın” sınırı yok!

Duracağı, soluklanacağı bir yer yok!

On yıl önce vücudu acımasızca parçalara ayıran bir “hastayı” aylarca konuşmuş-tartışmıştık!

Toplumun her yerinden yükselen “tepkiler” susturulmuyordu!

Bugün “bir hafta” önce yaşananın yerinde başkası var!

Bugün “kadını” anlamayan var!



ADANALIYA ANAVARZA TANITMALI…



Geçtiğimiz günlerde, bir yazı içerisinde tümceye yer vermiştim:

“Adana dışında olanlara özellikleri, tarihsel önemi en ince ayrıntısına varana dek anlatılan Anavarza’yı, Adana’da yaşayanların bilmesinin temel hakkı olduğunca, yerel yönetimin de ‘haftada bir gün, belli sayıda’ katılımcıyı götürmesi…”

Tümcenin tamamını yazmama gerek görmedim!

Okurlardan gelen “iyi” tepkiler oldu; Anavarza’nın yerini bile bilmeyenler varmış!

Adana’da turizmi canlandırmak, “dingin” durumdaki varsıllıkları öne çıkararak “markalaşmak” zorunluluğu üzerinde duruluyor!

Nasıl olacağını “birisi” anlatsa da öğrensek!

Salonlarda, önceden belirlenmiş isimler arasında geçen toplantılardan geçmişte bir şey çıkmadı; bundan sonra da bir şey çıkacağa benzemiyor!

Özellikle yerel yönetimlerin “orantısızca” kullandıkları bilboardları, bilboardlara ayrılan bütçeleri “Adanalıya” ayıralım…

Bundan bir kaç yıl önce Anavarza nasıldı, bugün nasıl, yarın nasıl olmalı bunların hem sorusunu ortaya çıkaralım, hem de yanıtını arayalım!

Bunu başkası değil, Adana’da yaşayanlar yapsın; ancak öncesinde Anavarza’yı görsün-bilsin!

İsterseniz “ilk soruyu” ben sorayım:

Anavarza’da bulunan “kral kızı mozaiği” birkaç yıl önce bulunduğu havuzdan sökülüp götürülmüştü! O günlerde “o havuzu” en iyi biçimde yapacaklarını söylemişlerdi! Birincisi, o sökülen mozaikler şimdi nerede? İkincisi, Anavarza’daki havuz eski görüntüsüne döndürüldü mü?

Kanımca, Adanalı Anavarza’yı tanırsa bu ya da benzeri sorunlar daha çabuk çözülecek!

Bunun için de, yerel yönetimler ‘haftada bir gün, belli sayıda’ Adanalıya Anavarza’yı tanıtmalı; işte o zaman “markalaşma” konusunda da “oto-kontrol” yöntemli ilk adım atılmış olacak!


Oktay EROL

10.12.2019 20:52:52

YAZARLAR


KAYIP ALTIN KEMER ŞAMPİYON GÜREŞÇİDE

ULUSLARARASI FOTOĞRAFLAR ADANA TEPEBAĞ’DA GÖRÜCÜYE ÇIKTI

ÇALIŞANLAR ARTIK ‘RUH SAĞLIĞI İZNİ’ DE ALIYOR!

ABB BAŞKANI MEZUN OLDUĞU LİSAYİ ZİYARET ETTİ

TEKİN: MUHTARLARIMIZLA HİZMET SÖZLEŞMESİ YAPACAĞIZ

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALI’NDA REKOR MERT DEMİR KONSERİNDE

BU BESİNLER, ALZHEİMER VE PARKİNSON RİSKİNİ AZALTIYOR!

"YANGINDAN MAL MI KAÇIRIYORSUNUZ?"

DÜNYA SANAT GÜNÜ’NDE ÜÇ SANATÇIYA ÖDÜL

İLACA ERİŞİM ENGELLENEMEZ!

BİRİKTİRME HASTALIĞI BELİRTİLERİ!

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALINDA HER GÜN ETKİNLİK

A.KADİR KAÇAR YAZDI/ DDY ÇILDIRMIŞ OLMALI...

TARKAN, YARININ KÖYLERİ İÇİN ADANA’DA

“ŞİDDET EN YAKICI SORUN HALİNE GELDİ”

“SEYHANLILARA VERDİĞİMİZ SÖZÜ TUTACAĞIZ”

SEYHAN’DA AK PARTİ’DEN 3 İSİM MHP'DE