Manşet Haber 23.06.2021 17:00:26 0

'DELTA VARYANTI' İLE KALACAKLAR MI?

'DELTA VARYANTI' İLE KALACAKLAR MI?


Gelişmelerden bir şey anlayan varsa söylesin…
Rusya’daki olguların yaklaşık tamamını oluşturan, Hint varyantı olarak da sözü edilen Delta Varyantı ile yatıp- kalkıyoruz şu günlerde!
Ekranlara çıkan, gazetelere kocaman başlıklar atılarak “normalleşmenin” ocağına incir ağacı dikmeye çalışan konuşmacılardan geçilmiyor!
Bu Delta Varyantı öyle bir şeymiş ki;
Bu güne değin yaşananları mumla aratırmış!
Bulaşıcılık oranı daha yüksekmiş!
İngiltere’de yeniden artan olgular nedeniyle yaşamını yitirenler olmuş!
Bu varyant, dünyada ürkütücü biçimde artış gösteriyormuş!
“Ninni” diye dinle de, yanında yat!
***
Daha dün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklama, bir temmuzla birlikte toplumda “kısıtlamaların” kaldırılacağını belirtirken;
“Son bir haftada, nüfus oranına göre dünyada en çok aşı yapan ülke olduğumuzu, amacın birkaç haftada onsekiz yaş üzerindeki nüfusu aşılamaya başlamak olduğunu, bir temmuzdan başlamak üzere sokağa çıkma kısıtlamalarının tümüyle kaldırılacağını, gece müzikli yerlerin yirmidörte dek açık kalabileceğini” söyledi!
Birbuçuk yıldır süren “korkudan” dolayı insanların topluma/ insana/ doğaya/ bilime bakışı alt- üst oldu!
İnsanlar artık “normalleşmek” istiyor, parklarda çocuklarıyla koşmak istiyor, bir kıyıda olta atık balık tutmak istiyor!
Varsa/ yoksa Delta Varyantı…
Yenilmiyor/ içilmiyor/ “Delta Varyantı” anlatılıyor!
***
Peki, “Delta Varyantı” denilen şeyin Rusya’da akıl almaz biçimde etkili olduğunu söylerken,
Rusya’daki olguların çoğunluğunda bu varyantın etkileri anlatılırken,
Bir de üstelik “öncekilerden” daha çok korkutucu sonuçları olacağı anlatılırken…
Öncesini bir yana bırakalım,
Bugün uçakla Muğla’ya gelen Rus turistlerin “anlamı” ne?
Önceki gün “Deniz sezonu biter- bitmez yeni bir dalga” dediğimde, “komplo teorilere ne denli inanıyorsun böyle” diyen dostlar oldu!
Sanki “dördüncü dalgaya dikkat” diyen bendim,
Sanki “üçüncü doz aşı gerekebilir” diyen benim,
Sanki “aşıların fazlarına gerekçe” bulan benim,
Sanki “bir yandan korku verip, bir yandan turizmi canlandırmak için yurtdışında akıllara durgunluk getiren açıklamalar” yapan ben…
Anlamak zor!
***
Şunu neden becermek istemiyoruz:
“Delta Varyantı” bundan sonrasının karabasanıysa eğer,
Ülke içindeki yurttaşlar üzerinde her türlü yaptırımlar uygulanmışsa eğer,
İşten kovulan/ esnaf olan/ emekli maaşıyla geçimini sağlayanlar üzerinde her türlü baskıyı kurmak için ç.aba harcanmışsa eğer,
Adına da “bu yapılanlar sizler için” denmişse eğer…
“Delta Varyantı” diye bir korku varsa, bunun için neden “önlem” alma konusunda uğraş verilmez?
Neden, “kısıtlama” boyunca tanınan özgürlükler, bu yurdun insanlarının gözünün içine bakılarak daha da artırılmak istenir?
Sığınmacılara “elli milyar dolar harcadık” derken, açlıkla boğuşan yurttaşlar neden unutulur?
Gençlerin dörtte biri işsizlikle boğuşurken/ geleceğini kurma konusunda umudunu yitirirken neden patronlara kıyak geçilir?
Tam “rahatlayacağız/ normalleşeceğiz/ doyacağız” derken, yurttaş neden “Delta Varyantı” ile tsunamisine tutulur?
Zor mu bunlar?
***
Medya, dünyanın dört-bir yanında gelişen olaylara yer verirken;
Asıl birbuçuk yıldır oluşan “muhalif” anlayışa yer vermediğine,
Üstelik “onlara” suçlu/ akılları karıştıran/ dsö’ne güvenmeyen/ bilim insanlarını hiçe sayan/ bilimle örtüşmeyen tezler ortaya koyduğunu ileri süren anlayışından kopmadı!
Varsa/ yoksa “faz denemeleri üç-beş ayda tamamlanan aşılar” denenecek,
Varsa/ yoksa “Delta Varyantı” konusunda korkular yayılcak,
Varsa/ yoksa “yakın zamanda” üçüncü aşının yapılması salık verilecek,
Varsa/ yoksa “insanların yakın” oluşu önlenecek…
Ancak…
Dönemi geldiğinde, dış turistin ülkeye gelmesi için “yaklaştığınız, gördüğünüz, karşılaştığınız, gezdiğiniz, dinlendiğiniz her yer varyantlardan arındırılmış olacak” diye söz verirken, yurdunuzun insanı “bundan” hiçbir şey anlamamış olacak!
Akıl tutulması, denen şey bu olmalı…
***
Adana şu an yaz ayını yaşıyor…
Efesli düşünür Herakleitos, “aynı ırmakta iki yıkanılmaz” diyor! İkincisi, birincisinden ayrı olmak zorunda; ırmak da, su da, insan da…
Her yer gibi Adana’da “dün” gibi değil? Sokaklar, koşuşturan insanlar, karşılaşılan sorunlar, covid 19 için düşünceler…
Daha bakanlık sıtma ilacının bir yılı aşkın süre sonra uygulamasına son verilmesinin nedeni açıklamadı!
Daha “Delta Varyantı” konusunda neler duyacaksak bundan sonra…
“Delta Varyantı” ile kalacaklar mı; sanmıyorum!
Daha “Rus turisti” kurtarmak zorundalar!
Yarın bu gün gibi olmayacak!






YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°