Demirçalı: Rus yapımı Kalaşnikof’un polis aracında işi ne?
Manşet Haber 6.06.2013 11:29:03 0

Demirçalı: Rus yapımı Kalaşnikof’un polis aracında işi ne?

Demirçalı: Rus yapımı Kalaşnikof’un polis aracında işi ne?

CHP Adana Milletvekili ve Milli Savunma Komisyonu Üyesi Ali Demirçalı, İstanbul Taksim Gezi Parkı eylemlerinde bir polis otosunda tespit edilen Rus yapımı Kalaşnikof silahını TBMM gündemine taşıdı.
Demirçalı,İçişleri Bakanı Muammer Güler tarafından yazılı yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, “İstanbul Taksim'de yaşanan Gezi Parkı gösterileri esnasında, basında ve sosyal
medya da ilginç bir görüntü ortaya çıkmıştır. Eyleme katılanlar tarafından çekilen ve sosyal medyada paylaşılan görüntülerde, devrilen bir polis arabası görülüyor. (6217) plakalı aracın Çevik kuvvet ekiplerine ait olduğu anlaşılmakta ve içeriden AK47 Kalaşnikof marka bir silah, şarjörü takılı ve içinde mermi var halde bulunduğu göstericilerin beyanlarında ve Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde iddia edilmektedir.” dedi.
CHP Milletvekili Ali Demirçalı, İçişleri Bakanı Muammer Güler’e yazılı yanıtlamasını istediği 4 soru şöyle:
RUS SİLAHINI SORDU
“1-Rusya yapımı bu otomatik silahın polis aracında ne işi var? Polis o silahla ne yapacaktı?
2-Polisin yasal olarak taşıyabilecekleri silahların arasında alidemircaliKalaşnikof marka silah var mıdır?
3-Bahse konu Kalaşnikof marka silahın şu an akıbeti nedir?
4-Bu konu hakkında açılmış bir soruşturma var mıdır?”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°