DEMİRCİ MEHMET EFE ve DİB ALİ ERBAŞ

DEMİRCİ MEHMET EFE ve DİB ALİ ERBAŞ






İzmir işgal edilmiş, Nazilli düşmüş ve Yunan Ordusu Ege’nin içlerine doğru yürüyordu.Güney ve Buldan da düşünce, işgale karşı ilk mitingi Müftü Ahmet Hulusi düzenledi. 
  
Yunan’ın adım adım ilerlemesiyle, halk göçe mecbur kaldı. Rum halkın geride kalarak Yunan askerine yardım etmesinden korkulduğu için,onlar da göçe zorlandı Denizli’de 2.500 civarında olan Rum yurttaş nüfusu birden 7.500’e kadar çıktı.
 
Bazı Rum vatandaşlar Yunan askerlerinin ilerlemesinden memnundu. “Sizi Yunan’dan biz kurtaracağız,” diye dalga geçmeye başladılar. Milli Mücadele’nin lideri Müftü Ahmet Hulusi’nin kellesinin sokaklarda gezdirileceği söylüyorlardı.





Müftü Ahmet Hulusi ve şehir yöneticileri Rum halkın Eğirdir’e gönderilmesini önerdi. Bunun içim de Milli Mücadele’ye destek veren, bölgenin en güçlü efesi, Demirci Mehmet Efe’den yardım istendi.
 
Müftü Ahmet Hulusi’ye “baba” diye hitap eden Demirci Mehmet Efe, sağ kolu Sökeli Ali Efe ve 20 kadar silahlı kızanını Denizli’ye gönderdi. Sökeli Ali Efe, Hıristiyan halkın naklini sağladı, ancak bazı Rumların saklandığını öğrenince,onları saklandıkları yerlerden çıkarıp dövdü.Şehir kaynamaya başladı. Aydın’dan gelen eşkiyanın evleri soyduğu, kadınların taciz edildiği ve Tavas yolunun kesildiiği dedikoduları şehri karıştırdı.
 
Belediye binasının önünde toplanan bazı Denizlililer, “Kuvayı Milliye’yi istemeyiz, zeybekleri istemeyiz, padişahımız çok yaşa,” sloganlarıyla toplandı Silahlanan eşraf, Ali Efe ve bazı adamlarını öldürdü ve cesedini istasyon bölgesindeki ağaçlara astı.





Bunu duyan Demirci Mehmet Efe deliye döndü. Yanına top, makineli tüfekler ve çok sayıda kızanını alarak, Denizli’ye geldi. Sağ kolu Ali Efe ve kızanlarının ağaçlara asılmış bedenlerini görünce kendini kaybetti ve tüm Denizlilileri öldürmeye ve şehri yakmaya yemin etti.
 
Onu karşılamaya gelenlerden, Asker Alma Dairesi Başkanı Albay Tevfik Bey’i oracıkta  öldürdü. Sonra yanında getirdiği makineli tüfeklerden birini belediye binasından yukarı diğerini de aşağı çevirdi. Topu da şehri vurabilecek bir noktaya yerleştirdi.
 
Ve tarihin gördüğü en kanlı olaylardan biri başladı. Demirci Mehmet Efe, Ali Efe’nin ölümünden sorumlu tuttuğu, yaklaşık 200 kadar Denizliliyi belediyenin bahçesine topladı.  Aralarından birini seçerek boğazını kestirdi.Bağdaş kurarak oturdu. Kendince kurduğu bu mahkemede tam 60 Denizliliyi birer bireröldürtmeye başladı.





Durmak bilmeden infazları sürdürürken, Din Alimi Şeyh Tahir  Efendi, “Efe artık yeter,” deyince infazlara son verdi amaDenizli’yi yakmadan gitmemekte ısrarlıydı. Yemin etmişti çünkü. Şeyh Tahir tekrar devreye girdi ve “Efe, mezarlık da bu şehrin bir parçasıdır ve orada yatanlar da bu şehrin insanıdır, orayı da yaksan yeminin yerine gelmiş olur,” dedi.
 
Demirci Efe, bu sözlerle ikna oldu ve gaz yağları dökülerek mezarlığı yaktırdı.





KİŞİSEL OLARAK, SEBEBİ NE OLURSA OLSUN, BİR İNSANIN CANINA KIYILMASINI ONAYLAYAMAM. AMA SORMAK VE HATIRLATMAK İSTEDİKLERİM VAR;





  1. BİR İNSANI BU KADAR ÇILGINLAŞTIRACAK RUH HALİ NEDİR?




  • ALİ ERBAŞ EFENDİ, İNSANLARI BU KADAR TAHKİR VE TAHRİK ETME SANA VERİLEN GÖREV NE OLURSA OLSUN KENDİ RUH HALİNE DENETLE. BU KADAR ZIVANADAN ÇIKMA.




  • SENDEN BÖREKÇİZADE RIFAT OLMANI BEKLEYEN YOK. MUSTAFA SABRİ VE DÜRRİZADE ABDULLAHIN TORUNU OLDĞUNU DA SEN İSPATLADIN.




AMA YETER





  • TARİHTE ÖRNEKLERİ VAR. BİR DEMİRCİLİ MEHMET EFE DE SEN YARATMA.




  • BAK DA, MÜFTÜ AHMET HULUSİ VE ŞEYH TAHİR EFENDİ’DEN FEYZ AL.


25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

26.07.2020 16:35:05

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI