“Demokrasi Şehitleri İçin Adalet İstiyoruz!
Manşet Haber 1.07.2016 16:10:21 0

“Demokrasi Şehitleri İçin Adalet İstiyoruz!''

“Demokrasi Şehitleri İçin Adalet İstiyoruz!''

Adana Baro Başkan'ımız Av. Mengücek Gazi Çıtırık,  Madımak Oteli’nin ateşe verilmesi sonucu 35 aydın ve 2 otel görevlisinin katledilmesinin üzerinden tam 23 yıl geçtiğini belirterek, '' Sivas'ta katledilen insanlarımızı unutmadık, unutmayacağız. Tüm demokrasi şehitleri için adalet istiyoruz!'' dedi.

Sivas Madımak Oteli Katliamının 23. Yıldönümünde yazılı açıklama yapan  Çıtırık, şöyle dedi:citirik_mengucek

“Bu olay; manda ve himayenin kabul edilmediği, Ulusal Kurtuluş Savaşının rotasının çizildiği, Cumhuriyet'in temellerinin atıldığı Sivas'ta, rejime ve onun kazanımlarına yönelik ciddi bir başkaldırmanın sonucunda gerçekleşmiştir.

Bu ülkenin Adalet Bakanı “Ülkemizin geçmişinde diri diri insan yakmak yokmuş” diyebiliyor. 23 yıldır hukuksuzluğun ardından hem de katliamın yıldönümünde bakan acaba vicdanı rahatsızlık duymadı mı ?
İnsanlık suçlarını zamanaşımına uğrayışını ‘hayırlı olsun” diyerek katillere müjdeleyen dönemin Başbakanı bugünün Cumhurbaşkanı bu ülkeyi yönetiyor.
Bu katliamın tüm yönleriyle soruşturulması gerekmektedir. O dönemin terör örgütlerinden biri olan İBDA-C katliamı üstlenmiş olmasına rağmen davaya dahil edilmemiştir. Güvenlik güçlerinin 8 saat olaya müdahale etmemesi de ayrıca sorgulanmalıdır”
“Madımak Katliamı davasına bakacak Anayasa Mahkemesi üyelerinden hakim Celal Mümtaz Akıncı'nın sanıkların avukatı olduğu anlaşıldı.
Bu durumun davanın taraflarını kaygılandırmaktadır. Anayasa Mahkemesi’nde üye sıfatı taşıyan bu yargıcın Sivas katliamı davasında karar verici bir noktada olmaması gerekir. Yargılama sırasında katledilen insanların avukatları ve aileleri büyük engellerle karşılaştılar. Sindirme ve tehdit gibi her türlü olayları da yaşamışlardır. Sivas davası bitmeyen ve bitmemiş davadır. Sivas’ta 37 insanın diri diri yakıldığı katliamın 23. Yıldönümünde acıları anmak yerine gerçeklerin ortaya çıkarılmasına çalışılmalıdır.

Dileğimiz, faili meçhul cinayetlerin, gözaltı ve kayıplarının olmadığı, hiçbir yurttaşımızın ayrımcılığa ve ötekileştirmeye maruz kalmadan yaşamını sürdüğü, demokrasinin tüm kural ve kurumlarıyla işletildiği, açıklık, hesap verilebilirlilik içerisinde ülkemizin yönetildiği, üstünlerin değil hukukun üstünlüğünün egemen olduğu bir Türkiye özlemi ile Sivas'ta yitirdiğimiz 37'i CAN'ı unutmadık, unutmayacağız. Tüm demokrasi şehitleri için adalet istiyoruz!''  Kendilerini, rahmet, saygı ve özlemle bir kez daha anıyoruz.”

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°