DEPREME DUYARLILIK SERGİSİ
Manşet Haber 22.08.2016 00:50:33 0

DEPREME DUYARLILIK SERGİSİ

DEPREME DUYARLILIK SERGİSİ

İnşaat Mühendisleri Odası  Adana Şubesi, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin 17. yılında deprem duyarlılığını artırmak amacıyla açtığı sergiyi yı s M1 Alışveriş Merkezi’nde taşıdı.

Sergide depremle ilgili aydınlatıcı bilgiler içeren, deprem olurken nasıl davranılması gerektiğine yönelik bilgiler sunan deprem broşürleri de dağıtıldı. Deprem bölgesi Adana’da gerçekleşen sergi, Adanalılar tarafından beğeniyle karşılandı.  İMO Adana Şube Başkanı H. Çağdaş Kaya, Şube Yönetim Kurulu Üyesi Zekeriya Turanbayburt ve Şube çalışanları sergiyi gezen Adanalılara sergideki fotoğraflarla ilgili bilgi verdiler, soruları yanıtladılar.imo sergi

Kaya, doğa olaylarının felakete dönüşmemesi için kapsamlı araştırmalarını, raporlarını kamuoyuyla paylaşan İnşaat Mühendisleri Odası’nın, tüm vatandaşlarımız için güvenli ve sağlıklı yapı üretilinceye kadar çalışmalarını sürdüreceğini vurgulayarak, bu çalışmalarının bir parçası olarak düzenledikleri sergiye gösterilen ilgiden memnun kaldıklarını ifade etti. H. Çağdaş Kaya, depremlerin yıkıcı etkisini ortadan kaldırmanın, vereceği zararları asgari düzeye indirmenin, deprem yaşanmadan önce alınacak önlemlerde saklı olduğunu belirterek; bilgilenmek isteyen vatandaşların, sergide dağıtılan detaylı bilgiler içeren deprem broşürlerini şube binalarından temin edilebileceklerini de bildirdi.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°