Devrimci Yol’un Lideri Kim?

Devrimci Yol’un Lideri Kim?

Başlıktaki soruya hemen yanıt vereyim. Devrimci Yol’un lideri Çetin Uygur’dur. Merkez Komitesi Yeniçeltek Devrimci Yol davasında yargılanan işçi önderlerinden oluşur. Kimdir onlar? Sadık Köse, Özer Tanyeri, Hüseyin Gülçek, Mehmet Akyürek, Muharrem Kurt, Ramazan Anar’dır; vakitsiz kaybettiğimiz arkadaşlarımız.  İşleri çekip çeviren lider kadrolar ise Yeniçeltek grevinin sözcüleri ve gözcüleridir.

Başlıktaki sorunun ve ilk paragraftaki ironik satırların müsebbibi, Yeniçeltek Devrimci Yol davası savcısıdır. Her ne kadar sanıkların avukatı Ahmet Atak’la davanın savcısı arasında geçen hukuki bir tartışma olsa da, savcı duruşmada söyledikleriyle, Devrimci Yol tarihine bir başka gözle bakmamız gerektiğini o günlerden hatırlatmıştır. Avukat Ahmet Atak’ın, Ankara’da görülen merkez Devrimci Yol davasını hatırlatması ve mahkemenin yetkisiz olduğuna dikkat çekmesi karşısında söz alan savcı, “Her ne kadar Ankara’da açılan davada Devrimci Yol örgütü Merkez Komitesi’nin Ankara’da olduğu iddia ediliyorsa da, biz Devrimci Yol Merkez Komitesi’nin Yeniçeltek’te olduğunu iddia ediyoruz” demiş ve Devrimci Yol tartışmasını bitirmiştir.devrimci-yol

İkili bir durumla karşı karşıya olduğumuz açık. Ne arkasındaki politik irade yok sayılarak Devrimci Yol’u anlamak mümkündür ne de Yeniçeltek’i, Hekimhan’ı, Çukurova’yı, Uşak’ı, Tuzluçayır’ı görmezden gelerek Devrimci Yol açıklanabilir.

Aksi mümkün değildir zaten. Yeniçeltek işçileri olmasa, ne Devrimci Yol bilinen etki alanını yaratabilirdi ne de aradan yıllar yıllar geçmesine rağmen özlemle anılırdı. Bütün mevzu, “iz” bırakmakla alakalıdır. Sürün izleri; Fatsa çıkar karşınıza, ÖTK çıkar, Yeniçeltek çıkar, memleketin bir bütün olarak faşistleştirilmesine karşı direniş çıkar.

Devrimci Yol’un tarihini öğrenmek isteyenler “resmi” anlatımlara itibar etmesin. Orada “ruhu” yakalamak mümkün değil zaten. O kitaplardan, Devrimci Yol’u yaratan ve yenilgiyle nihayete eren süreci ayrıntılarıyla öğrenebilir, hatalara ve büyük günahlara hakim olabilir, politik iradenin nasıl şekillendiğine tanık olabilirsiniz.

Tersten gidelim bu sefer. Yeniçeltek Devrimci Yol davasına bakalım. O davada yargılanan işçilerin hayatından yola çıkarak, Devrimci Yol’u tanımaya çalışalım.

Okuduğumuz bütün kıymetli kitapları unutalım. Bunu saygısızlık olarak da görmeyelim. Hiçbirinin kıymetinden kaybetmeyeceğini bilelim.

Hasan Kaplan’ın “Dik Dur Devrimci Ol!” kitabını alalım elimize ve Devrimci Yolcularla tanışalım.

Bu kitabın birkaç faydası olacaktır. İlki “tanışma” faslıdır. Kim istemez isimsiz kahramanları tanımak? Kim istemez Devrimci Yol’un gerçek tarihiyle yüzleşmek?

İkincisi ise bugüne ve geleceğe dair alacağınız mesajlardır. Yolu maden ocaklarından, yoksul mahallerden, “zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayanların” evlerinden geçmeyen ve giderek yoksulları hareketin öznesi ve bizzat kendisi haline getirmeyen bir solun, devrimci halk hareketi olmanın kıyısından bile geçemeyeceği gerçeğidir. Hani onca methiyeye rağmen, Devrimci Yol’un nasıl olup da Devrimci Yol olduğuna gözlerimizi kapatıyoruz ya, kitap bunu söylüyor işte bize: Cam fanuslarda devrimci hareket yaratılmıyor.

Son faydası ise şudur: Yeniçeltek’te yaşananları, Yeraltı Maden İş deneyimini, işçi önderlerini önemsizleştirerek tarih anlatmaya kalmak nafile bir çabadır.

Tarihi yok saymanın, tarihin yapıcılarını önemsizleştirmenin, Devrimci Yol’un öznelerine gözlerini kapatmanın tek bir sonucu bulunmaktadır: Solun mevcut hali bunun resmidir.

12 Eylül’de onlarca toplu dava açıldı. Sadece 30 küsur Devrimci Yol davası vardı. Yeniçeltek Devrimci Yol davası bunlardan sadece biriydi. 1000’e yakın sanık bulunuyordu ki, bu sanıkların neredeyse tamamına yakını maden işçilerinden, yoksul köylülerden oluşuyordu.

12 Eylül günlerinde hepsi işkenceden geçirildi, hepsi cezaevine atıldı, yıllarca hapiste tutuldu. Yeniçeltek Devrimci Yol davası, yüzlerce işçinin yargılandığı tek dava olarak kayıtlara geçti; Türkiye’de böyle bir dava olmadığı biliniyor, dünyada örneği var mı, bilen söylesin.

Kendi de aynı davanın sanığı olan ve yıllarca hapis yatan Hasan Kaplan, Yeniçeltek Devrimci Yol davasına bakan hakim Arif Hikmet Korkmaz’la sanıklar arasındaki yer yer güldüren diyalogları aktararak, yer yer hüzünlendirerek tarihimize ışık tutuyor. Işığı takip edip etmeyeceğimiz niyetimize bağlı.

Soma katliamı ve sonrasında yaşananlarla, otomotiv fabrikalarında devam eden direniş, devrimcilerin bir başka hayatı kurmak dışında şanslarının olmadığını gösteriyor. Biz buradan ne kadar süslü şeyler söylersek söyleyelim, devrimci hareketin merkez komite üyeleri, Somalı madencilerden Bursalı metalcilerden oluşmadığı sürece, nostalji satmaya devam ederiz; hem de alıcısı olmadığını bile bile.

Şimdi savcının iddiasına dönelim. Savcının iddiasının karşılıksız, dayanaksız olmadığını bilelim.

İlk dayanağı şudur: Abdullah Karatay Devrimci Yol davası tutuklu sanığıdır, maden işçisidir, 1978 1 Mayıs mitingi için İstanbul’a gitmiş, onlarca maden işçisi gibi kazmayla yürümüştür.  Sorgu sırası ondadır. Kürsüye çıkar, Hakim Arif Hikmet sanığa sorar: “Yeraltı Maden İş üyesi olmak, greve katılmak, 1978 yılında İstanbul’da 1 Mayıs mitingine katılmak, Dev-Yol üyesi olmak, duvarlara yasadışı yazı yazmak, afiş asmak, seminerler ve toplantılara katılmakla suçlanıyorsun. Ne diyorsun bu iddialara?” İşçi yanıt verir: “Doğrudur efendim.” Hakim araya girer: Yani suçlamaları kabul ediyorsun öyle mi?” maden işçisi, “Efendim onların hiçbiri suç değil ki” der. Hakim: “Bak burada Dev-Yol üyesi olduğun yazıyor. Ona ne diyorsun.” Abdullah Karatay konuşur: “Efendim, onu herkese demiş. Savcıya göre buradaki herkes Dev-Yol üyesi.” Hakim devam eder: “Sen Dev-Yol üyesi misin? Devrimci yol dergisi okur muydun?” Yanıt hazırdır: “Ben Dev-Yol üyesi değilim. Devrimci Yol dergisi de okumam. Benim doğru dürüst okumam da yok zaten. İlkokul diplomasını bile dışarıdan aldım.”

Bu kez soru 1 Mayıs mitingiyle alakalıdır:

“İstanbul’a 1 Mayıs mitingine gitmişsin.”

“Evet efendim. 1 Mayıs bizim bayramımız. Elbette gideceğim.”

“İstanbul’a kazmalarla gitmişsiniz, neden?”

“Kazma bizim iş aletimiz. Biz maden işçisiyiz. Kazma madenciliğin simgesidir. O nedenle baretlerimizle, tulumlarımızla, kazmalarımızla gittik.”

Böyle sürüp gider sorgu. Bundan öte sınıf bilinci, kararlılık, meşruiyet ve “politik savunma” olur mu?

İkinci dayanağı şudur: Yeraltı Maden İş üyesi ve Devrimci Yol davası sanıklarından işçilerden bazıları Çetin Uygur’a duydukları sevgiden dolayı çocuklarına onun ismini verdi; birkaçıyla İşçilerin Sesi gazetesinde tanışmıştım.

Son dayanak ise Özgür Açılım tarafından hazırlanan Yeniçeltek belgeselidir. Belgeselden de anlaşılacağı üzere Yeniçeltek’i var edenler maden işçileridir, işyeri komite ve konseylerini kuranlar, grevi, direnişi örgütleyenlerdir. Çetin Uygur, onlardan söz ettiği bölümde hayata olmayanları hatırlayıp gözyaşlarını tutamamıştır. Kendini öksüz gibi hissettiği açıktır.

Devrimci Yol’u merak edenler, kazmalarıyla 1 Mayıs’a katılan işçilerin sadeliğinin ve inanmışlığının izini sürsün.

Çünkü o iz bizi, devrimci bir halk hareketi yaratmaya götürecek kadar kıymetlidir.

 

adanaulus

24.05.2015 02:09:14

YAZARLAR


HÜSEYİN SUNGUR YAZDI/ NİSAN’DA ADANA BİR BAŞKA GÜZELDİR!

İFRAL TURGUT YAZDI/HİÇ BİR DİKTATÖRLÜK HİKÂYESİ MUTLU SONLA BİTMEZ

DÜZGÜN COŞKUN YAZDI/RAHAT UYU ÇÜ SİZİNLE SAYGIN ÜNİVERSİTE OLDU

ADANA EVDE BAKIMA DESTEK PİLOT UYGULAMASINDA

BAKAN ERSOY VE CHP’Lİ BAŞKAN AYNI KAREDE!

PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALINDA FATMA TURGUT KONSERİ

MHP’DE İLK GRUP TOPLANTISI

ADANA PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALINDA BUGÜN

ADANA BÜYÜKŞEHİR CHP GRUBU TOPLANDI

KİRAZ HAZADI BAŞLADI

NİSANDA ADANA BİR BAŞKA

SOĞANDA ERKEN HASAT

SAYGI ÖZTÜRK KADİR AYDAR’I YAZDI

DSİ’DEN CEYHAN’DA VERİMİ ARTIRACAK PROJELER

TEKİN:  HER ZAMAN İÇ İÇE OLACAĞIZ

İSRAİL’İN TRT ARAPÇA EKİBİ SALDIRISINA KINAMA

12. ULUSLARARASI PORTAKAL ÇİÇEĞİ KARNAVALI BAŞLIYOR