Beylikdüzü eskort escort bayan Ataköy bayan escort Taksim escort Taksim escort Pendik esc Adana escort

Adana escort

porno seyretankara bayan escortbodrum escortliseli escort izmirbornova izmir escortwww.ibrshop.comhttps://www.turkcasino.net/http://www.milano2018.com/ http://www.elculturalsanmartin.org/kayseri escortfethiye escortankara escortgaziantep escortgaziantep escortkingfeetspatxtrendbetantalya escort bayanmanavgat escort bayanmaltepe escortkurtköy escortataşehir escortkartal escortümraniye escortbostancı escortanadolu yakası escortşişli escorttattoocityconventionKadıköy EscortAtaşehir EscortBahçeşehir EscortOnwin güncel giriş adresiTipobet365Anadolu yakası escortBostancı escortCasino Maxi Girişhttp://www.zombierampageok.com/izmir escort bayanSahabet GüncelBeylikdüzü Escortvdcasinotipobet giriş1xbetukrgolfporna izlePashagaming Girişbukharamnhttps://www.antalyakongresi.com/canlı casinohttps://www.dynastypot.com/amplifeeder.comdeneme bonusuSetrabet GüncelextrabetUltrabet Giriş Adresideneme bonusu veren sitelerbonus veren sitelerbonus veren sitelerhttps://www.newstrendline.com/https://www.lanningpages.com/Vdcasino Girişdeneme bonusu veren sitelerdeneme bonusu veren siteler 2024Beylikdüzü Escortdeneme bonusufethiye escort

DİKİŞ MAKİNESİ - Adana UlusAdana Ulus

2 Ekim 2023 - 01:48

DİKİŞ MAKİNESİ

DİKİŞ MAKİNESİ
Son Güncelleme :

12 Eylül 2023 - 8:10

Oturduğumuz binanın bahçe kapısından sokağa adım atıp, sola döndüm, yirmi metre kadar ileride, köşede çöp konteyneri vardı, elimdeki poşeti atmak için yaklaştığımda onu gördüm.

Konteynerin önünde durduğu bir metrelik briket duvarın üzerine bırakılmıştı. Yaklaştım, ilk aklıma gelen şeyi mırıldanıp, “işte işi biten her şeyin sonu budur. İnsanı bile işi bitince böyle bir kenara atıyorlar” dedim.

Sonra cep telefonumu çıkarıp, kamerasını açtım ve değişik açılardan birkaç kare fotoğrafını çektim. Yan tarafında markası vardı. Siyah metal gövdesi, tahta sandığının üzerine oturtulmuştu. İpliğin sarıldığı masura kapağı ve dikiş iğnesi yoktu. Makineye hareket veren arka kısmındaki yuvarlak metal kol yer yer pas tutmuş, parlak kaplaması sıyrılmıştı.

Bekliyordu… Atık metal eşyalar toplayan hurdacının biri biraz sonra onu görünce sevinecekti. Çünkü hurda olarak satıldığında para edecek bir şeydi. Hurdacı alıp götürecek ve başka birine satacaktı.

Ondan sonrası meçhuldü.

Fotoğrafları çektikten sonra telefonu çantama koydum ve “hadi eyvallah, şansın bol olsun” diyerek, yoluma devam ettim.

Şans nasıl bir şey? Ne zaman çıkar karşına? Ya da çıkar mı? Bilinmez ki…

Şanslıyken birden bire her şey tersine döner, şansız oluverirsin. Belli bir yolu rahat bir şekilde gider, yaşamın belli bir dönemini en kral şekilde yaşarsın, sonra birden bire ışıklar söner ve karanlıkta kalırsın. Şanslı günler biter.

Kol gücüyle çalışan dikiş makinasının havalı günleri bitmişti. Kim bilir kimin çeyizinin bir parçasıydı ya da hangi taze geline kocası armağan etmişti. Belki yıllarca evin tüm halkına hizmet etmiş, kıyafetler dikip, söküğün, yırtığın tamirinde başrol oynamıştı.

Ya şimdi?

Belki sahibi bu dünyadan göçüp gitmişti. Belki de eskiyip, bozulduğu için artık iş göremiyordu. Ama her ne olmuşsa olmuş, şimdi çöp konteynerinin yanındaki duvar üzerinde kendisini alıp götürecek bir hurdacı bekliyordu.

Sokakta yürürken rahmetli annem geldi aklıma. Onun da buna benzer bir dikiş makinesi vardı. Ama onunkisi başka markaydı. Hiç kimseye dokundurtmazdı. İşi bittikten sonra, benim mağaraya benzettiğim kapağını kapatır, yerine koyardı.

Annem dikiş dikerken yanına oturur, onu izlerdim. Öyle seri hareketlerle kullanırdı ki… Sağ eliyle makinenin yuvarlak kolunu çevirir, sol eliyle de diktiği kumaşı ileriye doğru iterdi.

Makinenin dikiş hızı ile annemin kumaşı itiş hızının uyumlu olması gerekiyordu. Aksi takdirde iğne birkaç kez aynı yere batıp çıkınca iplik toplanması oluyor, dikiş bozuluyordu.

Bazen dikiş iğnesi kumaşı delemez ve çat diye kırılırdı. Eğer yedeği varsa annem hemen yenisini takardı. İğne çok önemliydi. Önceden yedeği alınıp, makinenin kutusuna koyulmamışsa, dikiş olayı orada biterdi.

İğnenin ucundaki deliğe ipliği takmak oldukça zordu. Annem ipliğin ucunu ağzında ıslatır, sivriltir ve delikten geçirmeye çalışırdı. Bunu gençlik yıllarında kolayca yaparmış ama artık yapmakta zorlanıyordu. Ne de olsa yaşı ilerlemişti.

Annem bazı komşularda olan ayaklı dikiş makinelerine özenirdi.

Sanırım kendisi de öyle bir makineye sahip olmanın hayalini kuruyordu.

En küçük çocuk olarak, annemin gençlik yıllarını maalesef ki birlikte yaşayamadık. Benden önce dünyaya getirdiği altı ağabey ve ablalarımın arasında ikişer, üçer yaş vardı. Benimle en büyük ağabeyim arasında ise on yedi yaş var. Yani ben dünyaya gelene kadar annemin dikiş makinesi neler dikmişti neler…

Önceleri annemin dikiş makinesinin iğnesine ipliği ben takıyordum.

Yıllar geçtikçe makineyle birlikte annem de yaşlandı. Artık makineyi kullanmaz olmuştu. Eliyle bir şeyleri dikerken de yine aynı işi bana yüklüyordu. Ben iğneyi göz hizamda tutup, ipliği tek harekette delikten geçirirken, o beni hüzünlü bakışlarla izliyordu.

Çöpe atılmış dikiş makinesini geride bırakıp, ana caddeye çıkarken, arka taraflardan bir yerden hoparlör sesi geldi, “hurdaci geldi, hurdaciiiii…”((ÖYKÜ)

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.