Direniş de, Saldırı da Sürüyor...

Direniş de, Saldırı da Sürüyor...

 

·    Halen Türkiye’de tüm kentlerde, meydanlarda, mahallelerde, Hükümet ve Başbakan karşıtı halk gösterileriyle, üniversite ve liselerde boykotlarla, protestolar sürüyor.

·    Bütün bu eylemlerde polisin vahşice saldırıları sonucu, resmi olarak kabul edilen iki ölü ve 20’si ağır olmak üzere yüzlerce yaralı var.

·   Binlerce gösterici ve 30’a yakın twitter kullanıcısı gözaltında alındı. Gözaltına alınanlar, anayasal ifade, toplantı ve gösteri haklarını kullanarak barışçıl gösterilere katıldıkları halde “terörist” olarak yargılanmak isteniyor.

·    Türkiye’de 5 Haziran’da genel greve gidildi ve hükümet karşıtı gösteriler sürüyor…

 

SIKIYÖNETİM CENDERESİNE DÖNÜŞEN YÖNETİM HALKI İSYAN ETTİRDİ

 

Yaşanan olaylar, Türkiye’de yıllardır uygulanan baskıcı ve antidemokratik politikaların sonucudur. Türkiye’de milyonlarca insan,

·  Bir ay önce Taksim’de 1 Mayıs kutlamasının yasaklanması ve ardından Taksim’de yapılan tüm gösterilere yoğun biber gazı ile saldırılmaya başlanması örneğinde olduğu gibi, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne ve barışçıl eylemlere yönelik ağır saldırılara,

·  Kentlerin ve kamu kaynaklarının siyasetçilerce bir rant alanına dönüştürülerek talan edilmesine; İstanbul Boğazı’na yeni kanal açmaya, HES’lere, Boğaz’a üçüncü köprü yapımına, Emek Sineması yıkımına; Atatürk Orman Çiftliği, Belgrad Ormanı talanına; Kazdağları ve başka pek çok yerdeki maden arama; konut ve AVM projeleri gibi tarih, çevre ve kültür karşıtı politikalara,

·     Özel hayata ve laik yaşam tarzına yönelik saldırılara,

·    Neoliberal, emek ve sosyal haklar karşıtı politikalara,

·    Adil yargılanma hakkına yönelik ağır ihlallere; yargının ve her türlü hak arama mekanizmasının göstermelik hale getirilmesine,

·    Kürtaj ve sezaryenin fiilen yasaklanmasına, kadınların kültürel, yasal ve siyasal taleplerine duyarsız ve kadın düşmanı politikalara,

·  Medyadaki tekelleşme, sansür ve oto sansürün ulaştığı boyuta, halkın güvenilir haber alma ve bilgilenme hakkını gözeten gazetecilerin işten atılmasına,

·   Akademik ortamlarda yapılan fişlemelere ve akademik çalışmalara karşı baskılara,

·   ÖSS, KPDS gibi sınavlardaki yolsuzluk iddialarına ve bu iddiaların kayıtsızca geçiştirilip sorumluların cezalandırılmamasına,

·   Giderek artan genç işsizliğine, gençlerin gelecek kaygısının görmezden gelinmesine,

·   Ülkenin geleceğini çok yakından ilgilendiren eğitim sistemi gibi temel politika alanlarını tümden değiştirecek yasaların, aynen yaşam tarzına müdahale için çıkarılan yasalardaki gibi, mecliste gece yarısı toplanan kurullarla, çoğunluk partisi oylarıyla, tartışılamadan ve oldubittiyle kanunlaştırılmasına,

Kısacası: adı konmamış bir sıkıyönetime tepki gösterdi.

 

KADINLAR DA İSYAN ETTİ

 

Günde en az beş kadının öldürüldüğü ve kadın cinayetlerinin cinskırım boyutuna ulaştığı ülkemizde, hükümet ataerkil ve ahlakçı söylem ve politikalarıyla kadınları bezdirmiştir.

·         Kadın Bakanlığı’nın kapatılması,

·         Taciz ve tecavüz, çocukların cinsel istismarının önlenmesi için gereken siyasal iradenin gösterilmemesi,

·         Kadınların erkeklerle eşit olmadığına dair söylemler, kadının sadece aile içerisinde var olabileceğine dair söylem ve politikalar,

·         Her kadının beş çocuk doğurması istemi, kürtaj ve sezaryenin fiilen yasaklanması, ertesi gün haplarının reçeteye bağlanarak cinsel ilişki fişlemesinin önünün açılması,

·         Karar mekanizmalarına kadın ataması yapılmaması,

·         Kadın hareketine ve feministlere yönelik hasmane tutum,

kadınları direnişin tabanını oluşturan ana güçlerden biri haline getirmiştir.

 

TÜRKİYE’YE ve TÜM DÜNYAYA SESLENİYORUZ!

 

·   Tüm hükümetleri, kendi insanlarını kimyasal gaz kullanarak susturmaya değil; kimyasal gazların her türünün üretimini ve kullanımını durdurmaya çağırıyoruz. Kimyasal gazın bir silah olduğu kabul edilmeli; tüm stoklar toplanmalı, her çeşit kimyasal gaz kullanımı, barış ya da savaş koşullarında derhal yasaklanmalıdır.

· Türkiye’deki ve dünyadaki medya kuruluşları, dünyadaki ve Türkiye’deki herkese, Taksim’den başlayan barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin gerçek boyutları hakkında gerçek bilgiyi, eylemin içinden, doğrudan ve sansürsüz olarak aktararak görevini yerine getirmelidir.

·  Kendi çıkarları doğrultusunda Türkiye’deki iktidarın anti-demokratik uygulamalarına destek veren ya da sessiz kalan hükümetler uyarılmalıdır.

·   Köktendinciliğin çoğunluk iktidarlarınca halklara tek seçenek olarak dayatılmasına karşı daha etkin ve ortak bir mücadele verilmelidir.

·         Toplum hayatının hemen her unsurunun piyasa normlarına tabi kılınmasına ve rant aracına dönüşmesine karşı alternatif yaşam alanları ve olanakları yaratılmalıdır.

 

Türkiye’de acilen:

·  Hükümet istifa etmeli, başbakan siyasetten çekilmelidir. Türkiye’yi 12 Eylül 1980 askeri darbesinin tüm anayasal ve yasal mevzuatından kurtarmak üzere, Türkiye’de direnen ve tam demokratikleşme isteyen tüm grupların siyasal taleplerini karşılayacak bir geçiş süreci hükümeti kurulmalıdır.

·     Tüm Türkiye’de toplantı ve gösteri yürüyüşlerine karşı polis şiddeti, gözaltı ve tutuklamalara derhal son verilmeli; gözaltındakiler, haklarında herhangi bir dava açılmadan ve adli sicil kaydı tutulmadan derhal salıverilmelidir.

·      Başta İçişleri Bakanı olmak üzere, tüm kentlerde barışçıl gösterilere uygulanan orantısız şiddetin tüm sorumluları derhal görevden alınmalı ve haklarında kamu davaları açılarak “işkence ve insanlığa karşı suçlar” bağlamında yargılanmalıdır.

·        Taksim Gezi Parkı Projesi başta olmak üzere, doğaya, bilime, tarihe, sanata ve emeğe karşı tüm hükümet projeleri iptal edilmelidir.

·       Hiç kimseye, hiçbir temelde ayrım yapılmaksızın, kadın erkek, tüm yurttaşların haklarını koruyan, vatandaşların yerel siyasete ve kamu hayatının her alanına aktif katılımını sağlayacak politikalar uygulanmaya başlanmalıdır.

 

FARKLILIKLARIMIZLA EŞİT OLDUĞUMUZ BİR DÜNYA;

BARIŞ, DEMOKRASİ ve ÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ!

adanaulus

10.06.2013 10:11:04

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI