DORİA SHAFİK

DORİA SHAFİK

Mısırlı feminist, felsefeci, şair, yazar, politik aktivist. 1908’de Nil Deltası’nda doğdu. Varlıklı bir ailenin kızıydı. Fransız Lisesi’ni bitirdikten sonra, Eğitim Bakanlığı bursuyla Paris’e gitti. “İslam’da Kadın” konulu teziyle felsefe doktoru oldu. Ülkesine dönünce Kahire Üniversitesi’ne başvurdu. Ama dekan bey başvuruyu reddetti. Çünkü “fazla modern ve güzel bir kadındı.”
1945’te Kral Faruk’un eşi Şivekâr’ın kültür ve edebiyat dergisi “Yeni Kadın”da editörlük görevini kabul etti. Aynı yıl Arapça yayımlanan “Nil’in Kızları” dergisini çıkarmaya başladı. 1948’de, “Nil’in Kızları Derneği’ni kurdu. 1949’da Zürih’e giderek Nil’in Kızları’nı Uluslararası Kadın Konseyi’ne kattı. Amacı kadınlara ekonomik ve sosyal güvenceler sağlamak, politik hayata katılmaya teşvik etmek, evlilik yaşını yükseltmek, okuma-yazma seferberliği düzenlemekti.
Kral Faruk kadın hakları konusunda verdiği sözleri tutmayınca, yaklaşık 1500 kadınla parlamentoyu bastı. Bu eylem, okuma yazma bilen kadınların, oy kullanma hakkı kazanmasının önünü açtı.
Nil’in Kızları Derneği,1952’de Mısır devriminin ardından siyasi parti oldu. Partinin sesi, Bint Al-Nil Al-Siyassa adlı ek bir dergiyle duyuruldu.
Durmaya niyeti yoktu. Devrim sonrası anayasayı hazırlamakla görevli kurucu komitede hiç kadın üye olmayışını protesto etmek için, sekiz kadınla birlikte altı gün süren açlık grevine başladı.
Açlık grevinden sonra, demokrasi mücadelesini ve kadın sorunlarını dile getirmek amacıyla İtalya’dan Sri Lanka’ya kadar çok sayıda ülkeyi dolaştı. Japonya’da geyşalığı, Pakistan’da ikinci eşini alan başbakanı eleştirdi.
Nil’in Kızları 1954’te, diğer partilerle birlikte kapatıldı. Doria Shafik “uğruna ter ve gözyaşları döktüğüm bebeğim,” dediği derneğinden de uzaklaştırıldı.
1957’de, Hindistan Elçiliği’nde on iki gün süren ikinci açlık grevini yaptı. Amacı, uluslararası kamuoyunu, Filistinli mülteciler sorununa çözüm bulmaya çağırmak, İsrail’in işgal ettiği Mısır topraklarından çekilmesi için kamuoyu oluşturmak ve yeni anayasayla tek aday olarak devlet başkanı seçilen Cemal Abdül Nasır’ın uygulamalarını protesto etmekti.
Hindistan Elçiliği’nden siyasi iltica isteği reddedildi. Mısır’ın ‘sosyalist devrimci lideri Nasır tarafından ev hapsine mahkûm edildi. Ev hapsi tam 18 yıl sürdü ve ancak 1970’te Nasır’ın ölümüyle sona erdi.
Ev hapsi de durduramamıştı, Doria’yı. Hapisteyken çeviriler yaptı. Kuran’ı İngilizce ve Fransızcaya çevirdi. Bu dönemde adı bütün kitaplardan silinmişti.
Nil’in dört bir yandan kuşattığı evinde, yapayalnız yaşıyordu. Büyük acılar yaşamıştı. Annesini henüz çocukken kaybetmişti, ona yeni bir kardeş armağan edeceği sırada. Babası ise gözlerinin önünde can verdi; tesadüfen karşılaştığı bir tren istasyonunda. Kalp krizinden. Kendini çok kötü hissediyordu. Doktorunun verdiği sakinleştirici ilaçlar da, Nil kıyısında yaptığı yürüyüşler de işe yaramıyordu. Dudaklarından kendi yazdığı dizeler döküldü.
“… Şiirsiz,
Nasıl yaşanır?
Nasıl katlanılır,
Ritimsiz bir hayatla,
Geçen günlere?
İçi boş günlere…”
Katlanamadı o da. Balkona çıktı, uzun uzun Nil’e baktı; çocukken baktığı gibi. Mısırlı kadınları bilinçlendiren duru, aydınlık, sağlam ve ilkeli bilinci boşalmıştı sanki. Oturduğu sandalyenin üzerine çıktı. Giderilmeyen merak kemirgendir. Merak ediyordu, sonsuzluğu. Sonsuzluk orada olmalıydı; aşağılarda. Ve bıraktı kendini Nil’e. Belki huzur da oradaydı.
NEYMİŞ..KİTAPLARDAN İSİMLERİNİ VE RESİMLERİNİ SİLMİŞLER. NEYE YARADI Kİ?
• BİZ BUGÜN HALA ONU OKUYORUZ. İSMİNİ SİLENLERİ HİÇ MERAK ETMEDEN. BİRAZ NEFRET EDEREK, BİRAZ DA ACIYARAK.…

• DORİA’YA VE YOLDAŞLARINA İSE SAYGI DUYARAK, SAYGILAR SUNARAK.

25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

15.08.2022 22:18:53

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI