DÜNYA BARIŞ GÜNÜ ÜZERİNE...
Manşet Haber 4.09.2020 16:52:54 0

DÜNYA BARIŞ GÜNÜ ÜZERİNE...

DÜNYA BARIŞ GÜNÜ ÜZERİNE...

1 Eylül Dünya Barış Günü. Barışa çok gereksinim duyulduğu için kabul edilmiş bir gün. Yaşadığımız bölgede savaş naraları yükselirken gelin bugün barıştan söz edelim. Savaşlarla hafızası taze olan insanlığın yeni kanlı savaşlara sürüklemek kuşkusuz ki en çok silah üreticilerini sevindirir. Özellikle Orta Doğuda; etnik ve mezhep çatışmaları körüklenerek silah üretimi için savaş canlı tutulmaktadır. 

DÜNYA BARIŞ GÜNÜ HAKKINDAKİ FARKLI TARİHLER


Dünya Barış Günü için farklı tarihlerde kutlanıyor. Bu farklılıklar neden kaynaklanıyor, niye farklı tarihlerde kutlandığını anlamamız için böyle önemli günlerde bilgi tazelemesi yapma gereksinimi duymaktayım.

Özellikle genç nesil, neyi niye kutladığını bilmesi için. Dünya Barış Günü konusunda farklı tarihlerin neden oluştuğunu anlaması yararlı olacaktır.

Genel olarak; yaygın kutlamalar kitlesel olarak 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde yapılmaktadır.

Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı üyesi ülkeler; Almanya'nın 1939 yılında Polonya'yı işgal ederek 2’nci Dünya Savaşı'nı başlattığı 1 Eylül gününü Dünya Barış Günü olarak ilan ettiler. Halen de bu şekilde kutlamaktadırlar.

Dünya'nın en kanlı ve en çok sivilin öldürüldüğü 2'nci Dünya Savaşı'nın başladığı tarih ''savaşın günü'' olmayacağına göre ''barışın günü'' olarak kutlanması da anlamlı!

Buna karşın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1981 yılı 57'nci birleşiminde; Genel Kurul'un açılış günü olan Eylül'ün üçüncü salı gününü 'Uluslararası Barış Günü' olarak ilan etti.

Bu kez 7 Eylül 2001 tarihinde aynı Birleşmiş Milletler; ''savaşı ve çatışmaları önlememeye dikkat çekme amacıyla'' 21 Eylül'ü Barış Günü olarak kabul etti. Böylece, her yılın 21 Eylül'ünde, Birleşmiş Milletler Merkezi'ndeki'Barış Çanı' çalınıyor.

Bu Çan'ın bir de öyküsü var. Çan Japonya tarafından dünyanın tüm kıtalarındaki çocukların bağışladıkları bozuk paralarla üretildi. Üzerine de 'Çok Yaşa Mutlak Barış' yazısı kazındı.

2’NCİ DÜNYA SAVAŞI KISA BİLANÇOSU


İkinci Dünya Savaşı'nda ölen insan sayısı

2’nci Dünya Savaşı insanlık tarihinin en kanlı savaşıdır. Dünya hâlâ böyle kanlı bir savaşı yaşamadı inşallah yaşamaz da. Bu savaş sona erdiğinde kimi kaynaklara göre 65 kimine göre ise 75 milyon insan öldürüldü!

Ölen insan sayısının ülkelere göre dağılımı aşağıdaki gibidir:

Sovyetler Birliği 27 milyon,  Polonya 3 milyon, Çin Halk Cumhuriyeti 10 milyon, Japonya 2.5 milyon, Yahudi  6 milyon, Yugoslavya 1.5 milyon ve Almanya 6 milyon                            

Yukarıdaki tabloda görüleceği üzere; savaşı çıkaran Almanya olmasına karşın, en çok Sovyet yurttaşı ölüyor. Diğer çarpıcı konu ise ölen insan sayısının yüzde 33'ü asker, yüzde 67'si ise sivil. Yani kadın, çocuk, genç, yaşlı!

Birinci Dünya Savaşı'nda ise tam ters bir durum var! Ölen insan sayısı 9.5 milyon. Ölenlerin yüzde 95 asker yüzde 5'i ise sivil yurttaş!

ABD, İkinci Dünya Savaşı'nın bitimine yakın 6 Ağustos 1945'te Hiroşima'ya 9 Ağustos'ta ise Nagasaki'ye attığı atom bombası ile 140 bin insanı öldürdü. Yüz binlercesini ise sakat bıraktı. Bugün hâlâ bebekler sakat doğuyor. Bu ölümler sadece 2 gün içinder olmuştu!

Kadın, çocuk, yaşlı genç, sivil, 140 bin insan; bir sabah, daha yatağında uyurken, kahvaltı yaparken, çayını kahvesini yudumlarken, kalkıp işine gidecek iken, yolda yürürken, çocuklar parkta oynarken, anne çocuğunu severken, baba gazetesini okurken, kısacası insanlar ve tüm canlılar olağan bir güne başlarken bir anda börtü ile böcekle, kedi ile köpekle birlikte yok oldular.

Kılıçla, tüfekle savaşan askerler biri birini öldürürken kimyasal silahlar ise bitki, börtü böcek ve tüm canlıları yok etmişti!

Ve Japonya teslim oldu!

10 yıla yakın bir zamandır ülkemizin de içinde bulunduğu bölgede savaş var! İnsanlar ölüyor. Ne uğruna, kimin hesabına?  Bölgede emperyal güçlerin silahları ölüm kusarken kendi insanın burnu kanamıyor!

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°