DÜNYA MİMARLIK GÜNÜ KUTLANIYOR
Manşet Haber 1.10.2018 10:51:15 0

DÜNYA MİMARLIK GÜNÜ KUTLANIYOR

DÜNYA MİMARLIK GÜNÜ KUTLANIYOR

TMMOB Mimarlar Odası Adana Şube Başkanı Ozan Tüzün, 2018 yılı Dünya Mimarlık Günü Temasının “Mimarlık… daha iyi bir dünya için” olarak belirlediğini söyledi.
1 Ekim Dünya Mimarlık Günü ile başlayan Dünya Mimarlık Günü etkinlikleri kapsamında Ekim ayı boyunca çeşitli etkinlikler gerçekleştirileceğini ifade eden Ozan Tüzün, “Etkinliklerimiz 5 Ekim Perşembe günü Atatürk anıtına çelenk konulmasıyla başlayacak, aynı gün meslekte 30. 40. ve 50. yılını geride bırakan meslektaşlarımız anı plaketi sunularak yeni katılan meslektaşlarımıza hoş geldin rozeti takılacaktır. Mimar Sinan eserleri ve iki yılda bir yapılan Mimarlar Odası Ulusal Mimarlık sergileri onar günlük ara ile şubemizde sergilenecektir. Ana okulu, ilk ve orta eğitim öğrencilerine dönük meslek tanıtım günleri düzenlenecek, kentimizdeki Çukurova ve Bilim Teknik üniversiteleri mimarlık bölümlerinin öğretim kadroları ve öğrencileri ile buluşmalar gerçekleştirilecek, 26 Ekimde akşam yemeği eşliğinde tekne gezisi düzenlenecektir.” dedi.
Ozan Tüzün yazılı açıklamasında şöyle dedi:
“Tüm dünyada uygarlıklar, yapılı, doğal ve kültürel çevrenin geleceği; iklim değişikliği, çevre sorunları, savaş ve çatışma, sömürü, açlık, yoksulluk, eşitsizlik ve ayrımcılık gibi nedenlerle tehdit altındadır.
Dünya genelinde sağlıksız kentleşme, çevre sorunları, afetler, savaşlar vb nedenlerle son 10 yılda 257,7 milyon kişi göç etmek zorunda bırakılmıştır. Doğal afetlerden son on yılda tüm dünyada 1,7 milyar insan etkilenirken, 700.000 kişi hayatını kaybetmiştir. Çernobil (1986) faciasında bugüne kadar 985,000 kişinin hayatını kaybettiği öngörülmesine karşın halen ülkemizde 3 adet olmak üzere toplam 154 yeni nükleer santralin yapımı planlanmaktadır. İnşaat, madencilik ve tarım gibi sektörlerde güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle 2018 yılının ilk altı ayında 907 çalışan hayatını kaybetmiştir.
“Mimarlık… daha iyi bir dünya için” teması ile tüm dünyada kutlanan mimarlık gününde ülkemizde; “İMAR BARIŞI” adı ile üstü örtülmeye çalışılsa da, toplumumuzda adalet anlayışını zedeleyen, kent hakkı ve toplumsal adalet kavramlarını yerle bir eden, planlama kavramının önemine inanmayan ve toplumun her alanda süregelen yasa dışılığı bu kez kent mekanında meşrulaştıran bir anlayış ile kentlerin geleceğe sağlıklı, güvenli, yasal ve nitelikli bir şekilde hazırlanması engellenmektedir.
Bütün yerleşmelerin fiziksel ortamını oluşturan yapı üretimi ve mekân tasarımı etkinliği olan mimarlık; yalnızca “üretim süreci” ile sınırlı değil, aynı zamanda taşıdığı toplumsal sorumluluk nedeniyle evrensel değerleri bağlamında insancıl ve yaşam hakkına saygılıdır.”



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°