DÜNYANIN HEDEFİNDEKİ ÜLKE TÜRKİYE
Manşet Haber 20.09.2014 02:03:34 0

DÜNYANIN HEDEFİNDEKİ ÜLKE TÜRKİYE

DÜNYANIN HEDEFİNDEKİ ÜLKE TÜRKİYE

Türkiye Tarihi boyunca yaşadığı en büyük dış politika krizini yaşıyor. Maalesef ülkemiz medyasını izleyerek olayın vahametini anlamak mümkün değil. Yasaklarla dolu medyamızın habercilik yapamaması sonucunda ülkedeki insanlar tüm dünyada Türkiye’nin nasıl sorgulandığının farkında bile değil. Ülke içersinde yapılan her haber dış güçlerin Türkiye üzerindeki komplo teorisi ile açıklanıyor. Sağlıklı düşünmek ve analiz yapabilmek için gerekli açıklıktan uzak hükümet yaklaşımları Türkiye’deki kamuoyunu dışlayarak “ biz sizin yerinize düşünür karar veririz, siz fazla düşünmeyin” mesajı verilmektedir. Bu konuda fiili yasaklar uygulanmaktadır.

Şimdi son dönemde dış dünya’da aleyhimize dönen havayla ilgili gelişmeleri çok geriye gitmeden son 10 günü kısaca inceleyelim. Galler’de yapılan NATO toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Obama görüşmesi TRT aracılığı ile tüm Türkiye’ye bambaşka bir samimiyetle yansıtılırken orada ise bambaşka şeyler olmaktaydı. Obama Türkiye’ye “Ortadoğu’daki politik çizginizi NATO ve ABD çizgisinde görmek istiyoruz” uyarısı yaparken görüşmelerdeki bir diplomatımızın “ABD'nin Türkiye'nin bugüne kadar seyrettiği Ortadoğu politikasından vazgeçmesini istedi… Görüşmeden hoşaf gibi çıktık' sözleri durumu anlatıyordu. Aslında bu ifadeler diplomatik açıdan ağır nitelikteki suçlamalardı. Oysa bizim Cumhurbaşkanımız Obama’dan paralel yapı liderinin iadesini isteyecek, Almanya’nın Türkiye’yi dinlemesini şikâyet edecekti. Sanki ABD dinlemiyormuş gibi. Kapalı kapılar arkasında Türkiye’ye Terör unsurlarına desteğine son vermesi istendi. Türkiye rehinlerini öne sürerek İŞİD’e karşı ortak hareket konusunda çekimser davranınca Türkiye’ye ya bizimlesiniz ya karşımızda mesajı verildi. Bunun üzerine geri adım Türkiye diplomatik sözlerle biz teröre destek vermiyoruz noktasında açıklamalar yaptı. Amerika Türkiye heyetine IŞİD’in Ankara, İstanbul ve Konya’da çok sayıda hücresi olduğunu ifade etti. Sınır güvenliğini sağlaması gerektiğini anımsattı. Koalisyona katılmak zorunda olduğu siyaseten güçlü, diplomatik açıdan nazik ifadelerle söylendi. O güne kadar hep Stratejik ortağımız diye bahsedilen Türkiye’nin ortaklığından kimse dem vurmadı.

ABD Kongresi Dışişleri Alt Komitesi’nde 11 Eylül Tarihli toplantıda yine hedefte Türkiye vardı. Türkiye ve Katar “terör destekçiliği” gerekçesiyle eleştirilirken mali ve diğer yaptırımların uygulanması önerileri bile yapılırken “dost mu düşman mı olduğu belirsiz” ülkeler diye tanımlamalar yapıldı.

Oturumda, Türkiye’nin Hamaslı sürgünlere yardım edip Gazze’deki Hamas hükümetine 300 milyon dolar verdiği, Müslüman Kardeşler’le açık ideolojik bağlar içerisinde olduğu söylendi. Florida Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi üyesi Ron De Santis, “Benim için ilginç olan pek çok üyenin haklı olarak Hamas’ı fonlamakta Türkiye’nin rolünden söz etmesi Katar’ın rolünden söz etmesi. Bu adamları IŞİD’le ilgili olup bitenlerde de ‘sıradan şüpheliler’ olarak görüyoruz. Suriye’nin içine akan cihatçılar var, nereden geliyorlar? Türkiye’den geliyorlar. Açıkça kendini Müslüman Kardeşler’le aynı safta konumlayan bir lider var, küresel cihatta. Sözde bu NATO üyesi olan bir ülke” ifadelerini kullandı.

New York Times gazetesi başyazısında Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin dolaylı yoldan IŞİD’e destek olduğunu IŞİD, Kuveyt ve Katar’daki bağışçılardan finansal destek aldığını Türkiye’nin IŞİD’li militanlara ve sınırlarından silahların geçişine müsaade ettiğini yazdı.

3 Yıl Türkiye’de ABD Büyükelçiliği görevini yürüten Ricciardone katıldığı sempozyumda soru üzerine 'Türkiye'ye Suriye'deki muhalif gruplardan El Nusra ve Ahrar El Şam'a 'yardım edilmemesi gerektiğini' söyledik. Bu grupların sınırlarınızdan geçmesine izin vermemeniz gerektiğini düşünüyoruz' dedik. Tüm bu uyarılara rağmen Türkiye'nin, El Nusra ve Ahrar El Şam militanlarının sınır geçişlerine göz yumduğunu söyledi.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Senato Dış İlişkiler Komitesi’nde İŞİD stratejisiyle ilgili düzenlenen oturumda konuşurken Demokrat Parti Illinois Senatörü Dick Durbin ilginç bir soru sordu. “hangi ülkeler silah yardımında bulunarak veya IŞİD’in ticaret yapmasına müsaade ederek savaşmalarını mümkün kılmaktadır dedi. Kerry, IŞİD'in güçlenmesinde Musul’daki bankanın ele geçirilmesinin ve petrol satışının etkili olduğuna inandığını İŞİD’in petrolü yurt dışına yasa dışı yollardan çıkardığını söyledi. Senatör DUrbin’in bu sefer “ petrolün kaçakçılıkla hangi ülkelere taşındığını sordu. Kerry, “Petrol yasa dışı yollardan yurt dışına Suriye’yle sınırı olan ülkelerden çıkarılıyor, belli ki Türkiye veya Lübnan yoluyla” yanıtını verdi. Oturumda söz alan Demokrat Parti Massachusetts Senatörü Edward Markey ise “Türkiye’nin IŞİD için ana para kaynağı haline gelmesi şuursuzca. Eğer bunu durdurabilirsek, bu savaşı finanse etme kabiliyetlerine de neredeyse sınırsız bir zarar veririz. Burada Türkiye’yi tam merkeze oturtmak, dünyaya da Türkiye’ye bunu durdurmak zorunda olduklarını söyletmek zorundayız.”

Neredeyse bu ve benzeri düşünceler tüm dünya basınında yer aldı. Nato ve AB ülkeleri aşağı yukarı bu fikirdeler. Türkiye’yi bu politikasından vazgeçirme yönünde baskılar yapıyorlar. En ilginç olanı tüm bunlar olurken Cumhurbaşkanı Erdoğan’In 15 Eylül’de suçlamaların diğer hedefi olan Katar’a yaptığı ziyaret dönüşü Katar'ın ülkeden ayrılmalarını istediği Müslüman Kardeşler üyelerinin Türkiye'ye gelmeleri konusunda 'Talepte bulunanlar olursa inceler, sakıncalı bir durum yoksa karar veririz' dedi. İhvan liderlerinden Cemal Abdüssettar İstanbul'da El Cezire Türk'e yaptığı açıklamada, Türkiye’ye gelen Müslüman Kardeşler üyelerinin sayısının şu an 3 olduğunu açıkladı. Yani adı geçen isimlerden bazıları zaten Türkiye’nin himayesi altına alınmıştı bile.

Uzun zamandır Arap baharı ile başlayan ve sınırlarımızdan içeri giren orta doğudaki büyük değişimlerin yarattığı sancılar bölgeyi tehlikeli oyunların oynandığı bir arenaya çevirdi. Ortadoğu cehenneminde he türlü aktörü görmek mümkün. Bu aktörlerin bir kısmı büyük devletler, bir kısmı terör örgütleri. Ortadoğu’nun halkları büyük oyunun ezilen çimleri olurken Türkiye izlediği politikalarla dünyadan hızla uzaklaşmaya başladı. Ulusal çıkarlarını ideolojik ve dinsel yargılarına feda eden, Ortadoğu gerçeğini anlayamayan ve stratejik derinlikten uzak politikalar Türkiye’yi tam bir kıskaca almış durumda.

Şu ana kadar Türkiye’nin bölgedeki İŞİD tehdidi karşısında dünya ile işbirliğinden kaçınmasının ve gönülsüz davranmasının kamuoyuna sunduğu tek gerekçesi rehin vatandaşlarını öne sürmek oldu. Rehine olayı ayrı garipliklerle dolu bir olaydır.Yakında bu gerekçe Türkiye'nin elinden alınır. Ancak Türkiye’yi yönetenlerin dünya kamuoyuna açık açık söyleyemediği fakat kafalarında sürekli olan bazı gerekçeleri var. Başbakanlığı döneminde Suriye düşmanlığını adeta mezhep çatışmasına çeviren ve kısa zamanda başarı sağlayacağını düşünen eski ve yeni başbakanlarımız IŞID’i Irak ve Suriye’de suni çıkarlarına dolaylı hizmet edecek bir örgüt olarak görüyor. Esad’ın zulmüne, Irakta Bağdat’ın şii güçlerine direnen müslümanlar olarak algılıyor ve mezhep siyasetinde kendi çıkarlarına uygun buluyor. Esad’ın devrilmesi planından vazgeçilmesiyle beraber kendisini yalnızlaşmış hissediyor. Oysa Suriye olayları başladığında Türkiye birkaç ayda bu iş biter derken güvendiği kendi askeri gücü değildi. ABD’nin olaya müdahil olup askeri güç kullanacağını sanıyordu. Baştan beri yapılan en büyük yanlış gerek Irakta gerek Suriye’de mezhep temelli siyaset izlenmiş olmasında yatıyor. Dolayısıyla bu aşamada Türkiye başta yaptığı yanlış kurgudan dönüş yapamıyor. Oysa devletler böylesi karmaşık bölge ve olaylarda daha dikkatli çok senaryolu ve ihtiyatlı adımlar atarlar. Ancak Erdoğan’ın kişisel hırs ve tek başına belirleyici olması ve kararlarında geçmişten bu yana yetişme tarzı ve dinsel ve mezhepsel yargıları belirleyici olmuştur. ABD’nin bölgede olan olaylarda çok önemli sorumluluğu vardır. Sorumluların en başındadır. Önerdiği ve yaptığı her politikanın doğru olduğunu söylemek olanaksızdır. İsrail’in güvenliğini sağlayacak bir koridor oluşturulması ve kendine yakın müttefikler yaratma hedefine ulaşırken her türlü silahlı ve silahsız gücü kullanmaktan ve yeri geldiğinde harcamaktan çekinmeyecektir. İŞİD dünyanın gözü önünde Irak ve Suriye’ye yerleşirken olayın sadece izlenmesi ABD açısından ileride düşündüğü hamlelerin bir gereği olmuştur.

Bir yandan kişisel diğer yandan devletin en mahrem sırlarının Almanlar, İngilizler ve ABD tarafından dinlendiğinin ortaya çıktığı bir ortamda yöneticilerin sessizliği ayrı bir çaresizlik işaretidir. İŞİD militanları ile pazarlıkları bilinmektedir. Süleymaniye Türbesini bile İŞİD aracılığı ile söyleriz iki roket atarlar noktasından ve özgüveninden eli kolu bağlanmış bir Türkiye noktasına gelmiş bulunuyor.

Bölgemiz ve ülkemiz çok önemli gelişmelere gebedir. Bunca silah, bunca kan ve siyaset kurucuların bir coğrafyayı şekillendirme kararlılığının sonuçları olacaktır. Bu yazı ileride daha fazla anlam kazanacaktır. Olacakların öngörüleri başka bir yazının konusudur. Bu dönemin yanlış politikalarının sorumlularının ülkelerini uyguladıkları yanlış siyasetlerle ve hırslarıyla ne noktalara taşıdıklarını bugünkü basın yazamasa da gelecekte tarih yazacaktır.

19 Eylül 2014

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.9° / 14.2°