DURMAK YOK, MÜCADELEYE DEVAM!...
Manşet Haber 11.05.2020 15:13:31 0

DURMAK YOK, MÜCADELEYE DEVAM!...

DURMAK YOK, MÜCADELEYE DEVAM!...


Görev ve Görevin Üstünlüğü
İnsanın hayatta bir amacı olmalıdır. Aksi halde serseri mayın misali sağa sola savrulabilir ve yolunu kaybedebilir. İnsanın amacı, değerler oluşturma temelinde olmalı. Amaçlanan her şey, bulunulan makama veya konuma göre değil, her koşul altında insanlığa pozitif değerler katmak üzerine olmalıdır. Düzenli çalışmanın ve emeğin sonucunda elde edilecek fikir ve değerler, bilime ve ahlaka uygun olmalıdır.
Yukarıda da ifade ettiğim gibi değerler üretmek üzere ortaya koyduğum hedefime ilerlerken, yolculuğumu aşağıdaki ana temeller üzerine inşa etmeye çabalıyorum;
1. İnsan önce kendini gerçekleştirmeli ilkesiyle adeta heykeltıraş gibi kendimi inşa ediyorum. Hayattan beklentilerimi, yapabileceklerimi ve hayallerimi örtüştürerek bulunduğum her koşul altında ve konumda, çabalarımı yılmadan sürdürmeye gayret ediyorum. Ayrıca bulunduğum konumdan bağımsız olarak, ortaya koyduğum vizyon çerçevesinde, ortam yaratıp benzer veya farklı görüşlerin ortaya çıkmasını sağlayarak daha ilerici yeni fikir ve değerlerin ortaya çıkmasına çaba gösteriyorum.
Altını çizmem gereken diğer bir husus ise; mesleğimi, mensubu olduğum meslek odamı ve insanlara değer katan herkesi seviyor olmam ve benimsemem. Bu durum ilerlemem için itici bir güç sağlıyor.
2. İyi bir insan ve baba olmak yolunda, başta eşim, çocuklarım olmak üzere ailem ve yakınlarıma faydalı olmaya ve değer katmaya çabalıyorum. İnsanın kendine faydası olduğu zaman yakın çevresine, topluma ve insanlığa faydalı olabileceğini düşünüyorum. Ancak bu faydayı kişisel hırs ve çıkar için değil pozitif değerler etrafında şekillendirmeye çalışıyorum. Bir baba olarak gerek ailemden ve gerekse iyi insanlardan emanet aldığım pozitif değerleri, çocuklarıma öğreterek topluma, ülkesine ve insanlığa faydalı insan yetiştirmeyi görev kabul ediyorum. Bu görevi yerine getirmemde en büyük destekçim, hayat arkadaşım Deniz, annem ve kardeşlerimdir. Sevgiyle yoğrulmuş aile ilişkilerinin insanı ileriye taşıyacağına inancını koruyorum.
3. Bireyin, önce yaşadığı şehrin ve ülkesinin sonra tüm insanlığın huzuru ve refahı için erdemli, çalışkan, eğitimli ve tutarlı olması gerektiğini düşünüyorum.  Aldığım eğitim, edindiğim mesleğin yardımıyla ve entelektüel birikimimi artırarak, başta şehrimiz ve ülkemiz olmak üzere insanlık için çalışmalarımı sürdürüyorum. Yaşam boyu eğitimi benimseyerek, bir yandan vizyonumu genişletirken, insanlara iyilikle dokunan kurum ve kuruluşlarda öncelikle gönüllü görev almaya çabalıyorum. İnsanlığa faydalı olma amacımı en önemli misyon olarak kabul ediyor ve benimsiyorum. Bu misyonun yerine getirilmesin de benden önce aynı misyonu üstlenenlerin, beni bu konuma taşıyan kişi ve kurumların emeklerini yadsımayarak ve üstüne değerler katarak, çalışmak gerektiğini düşünüyor ve görevin üstünlüğüne inanıyorum. Bu görevlere talip olmam veya davet edilmem durumunda, topluma, şehrime ve insanlığa faydalı olarak amacıma ulaşmak istiyorum.  Kendinden önce hizmet düsturuyla hareket edip insanlık için faydalı olurken, şahsi ve  küçük çıkarlardan uzak durmak gerektiğini düşünüyorum.
Yanlış anlaşılmadığıma inanarak yolumda ilerliyorum. İlk iki maddenin, kendi etki alanımda olduğu bilinci hareket ederken, son maddede belirttiğim amacımı gerçekleştirmek üzere olduğuma inanıyor ve iyi insanlardan oluşan çevremin desteğine her zamankinden fazla ihtiyaç duyuyorum. Son maddenin gereğini yerine getirmekte mücadele etmekten asla vazgeçmedim, vazgeçmeyeceğimde. 
Çünkü bana vazgeçmek öğretilmedi!...
DURMAK YOK MÜCADELEYE DEVAM...
06.08.2019Hasan Emir KAVİ







YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°