Düşün düşünebilirsen; Reyhanlı!

Düşün düşünebilirsen; Reyhanlı!

ok


 11.05.13

    Böyle bir olay bekliyor muyduk ki?

    Hiç aklım başımda değil!

    Akşama saatlerine yaklaşan, bir yağmur sonrasında eve vardığımda, eşimin ‘Reyhanlı’da yaşananları duymadın sanırım’ demesiyle irkildim.

    Daha nedir, demeden de o an açık olan tevinin gösterdiği görüntüler karşısında şok oldum!

    Reyhanlı’da dayım var; Yengem Reyhanlılı…

    Nasrettin hocanın ‘nerelisin’ sorusuna, ‘daha evlenmedim’ demesi gibi…

    Dayım da Reyhanlı’da yaşamını sürdürmeyi yeğlemişti…

    Telefonla arıyorum…

    Ne cep, ne de sabitler yanıt vermiyor…

    Tevide iki kanal yayın yapıyor!

    Ama ne yayın!

    Olan-bitenler unutulmuş, ülkemizin Başbakanının söylemi bir yana atılmış, bölgeyi kan-gölüne çevirmek için içinde bulunduğu trafik görmezden gelinmiş, Antakya’ya yerleştirilen Suriyelilerin kentte estirdiği karmaşalar yok sayılmış; tek suçlu Esad!

    Bundan bir süre önce Antakya’ya gitmiştim.

    Orada görüştüğüm birkaç kişi olmuştu.

    Görüştüklerimden hiç biri ‘gelenler bizi mutlu etti’ dememişti.

    ‘Başlarda hoşgörülü olmaya çalıştık, insandır dedik, zor durumdalar dedik. Ancak bugün gelinen noktada hiç de öyle olmadıklarını gördük. Yeyip-içiyorlar, bedelini vermeden kalkıp-gidiyorlar. Neymiş efendim, başbakan arkalarındaymış… Ne zaman olur bilmiyorum ama, gidiş iyi değil’ demişti…

    Salt bunları duymamıştım, çok garip giyimli insanları daha sık gördüklerini, bundan da ‘acı’ duyduklarını öğrenmiştim…

    Akşam yaklaşırken Reyhanlı’ya ulaşabildim…

    Telefonda yengem, dayımın eşi…

    Sesi titriyordu. Telefon hatlarının, elektriğin şu ana dek kesik olduğunu söyledi…

    Kullandığı şu tümce her şeyi anlatıyordu:

    ‘Anlatılacak gibi bir olay değil, birbuçuk-iki kilometre uzağımızdaki patlama, sanki bir-iki metre yakınımızda gibiydi. Kim kayıp, kim yaşıyor şu an bilmek zor. Orada olabilecek bazı yakınlarım var, ama şu an düşünmek bile istemiyorum.’

    Politikacıların kaçamak demeçleri, yurttaşı yanıltıcı sözleri iğrenç bir şey…

    Haberleri izleyecek bir başka platform bulabilirsem, söz, teviyi kapatacağım!

    Dayım ile görüşüyorum telefonda…

    Dayımın sözleri farklı değil!

    Eşinin dediklerinin benzerini anlatıyor!

    Bildiğim bir yerden söz etti, Reyhanlı’dan…

    ‘Orası kanlar içinde, her yer yerle bir!’

    Düşün düşünebilirsen!

    Tevide, ‘Esad yapmıştır’ yayını sürüyor; midem bulanık!

    Bazen, bazıları internetin, sosyal paylaşım sitelerinin ‘baş belası’ olduğu yönünde sözlerine sitelerden ‘öyle-güzel’ yanıtlar veriliyor ki…

    Özellikle twitter…

    Her kim ne derse desin, basın ne denli susturulmaya çalışılırsa çalışılsın; sosyal paylaşım siteleri ‘artık’ buna izin vermeyecektir.

    Bakalım, önümüz nelere açık…


Oktay EROL

15.05.2013 01:01:47

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI