Eczacılar: Yaşatmak İçin Yaşamalıyız
Manşet Haber 14.05.2015 14:44:06 0

Eczacılar: Yaşatmak İçin Yaşamalıyız

Eczacılar: Yaşatmak İçin Yaşamalıyız

eczacilar_14mayis_ataturk_aniti (1)Adana Eczacı Odası Başkanı Ecz. Ersun Özkan, ekonomik açmazların derinlemesine devam ettiğini söyledi.

“14 Mayıs Eczacılık Günü” etkinlikleri kapsamında Adana’daki eczacılar Atatürk Anıtı’na çelek koyup, saygı duruşunda bulundu. Bilimsel Eczacılığın 176. yılını kutladıklarını ifade eden Eczacı Odası Başkanı Ersun Özkan, 2000’li yılların başından itibaren sağlıkta dönüşüm ile birlikte sağlık alanında köklü değişiklikler yapıldığını söyledi. Özkan konuşmasında şu görüşlere yer verdi:

“ Eczacılar olarak bizler yapılan bu değişikliklere, ekonomik kayıplarımıza rağmen halk sağlığı adına destek verdik. Çünkü bizler biliyor ve inanıyoruz ki; sağlık insanların kolay ve parasız olarak ulaşması gereken bir hak ve sosyal devletin de olmazsa olmazlarından biridir. Fakat bu gün gelinen noktada özellikle Sosyal Güvenlik Kurumunun neye ve kime hizmet ettiği anlaşılamayan uygulamaları sağlığı tamamı ile ticarileştirerek paralı hale getirmiş, sağlıkta tasarruf insan hayatının önünde görülmeye başlanmıştır. Bugün sırf Sosyal Güvenlik Kurumunun ekonomik gerekçeleri ile başta onkoloji ilaçları olmak üzere yeni teknoloji ürünü birçok ilaç üretici firmalar tarafından ülkemize getirilmeyerek halk sağlığı ciddi anlamda tehlikeye atılmış durumdadır. Yine aynı Sosyal Güvenlik Kurumu, 2005 öncesi SSK hastanelerinin içler acısı durumunu ve ilaca ulaşımın çok zor olduğu günleri unutup sadece ekonomik gerekçelerle 1 Temmuz 2015 tarihi itibari ile kamu hastanelerinde tedavi gören onkoloji hastalarını ilaçlarının bu hastanelerden karşılayacağını ve 2005 öncesi döneme dönüleceğini beyan etmiştir. Buradan bir kez daha Sosyal Güvenlik Kurumu yetkililerini halk sağlığını tehlikeye atan bu uygulamalardan vaz geçmeye ve bu tür ilaçların halkımızın kolayca ulaşabileceği eczanelerden temin edilmesini sağlayacak düzenlemeleri yapmaya ve insan odaklı bir anlayışla halk sağlığına hizmet etmeye davet ediyoruz”eczacilar_14mayis_ataturk_aniti (2)

Hepinizin hatırlayacağı gibi 2005 öncesi dönemde 1. Basamak sağlık hizmetleri ücretsizdi. Gelinen süreçte bugün vatandaşlarımızdan 1. Basamak sağlık hizmetleri de dahil olmak üzere hastanelere gittiklerinde muayene fark ve ücretleri olmak üzere yaptırdıkları tetkiklerde, eczanelerden aldıkları ilaçlarda değişik isimler altında alınan ücretler artık dayanılmayacak boyutlara gelmiştir. Özellikle bu ücretlerin tahsil edilmesi noktasında biz eczacıların halk ile karşı karşıya getirilerek isteğimiz ve görev tanımımız dışında tahsildar gibi kullanılmamız bizlerin kabul edebileceği bir uygulama değildir. Bu anlamda halk sağlığı için sağlığın ücretsiz olması ve dolayısıyla eczacıların tahsildar olarak kullanılması uygulamasına bir an önce son verilmelidir. Sosyal Güvenlik Kurumu son dönem uygulamaları ile vatandaşlarımız ile birlikte biz eczacıları da ciddi anlamda mağdur etmiştir. Bu gün iki eczaneden biri faaliyetini sürdüremez durumdadır. Türkiye’de 2004 yılında yürürlüğe giren İlaç Fiyat Kararnamesi, 2005 yılında Sosyal Güvenlik Kurumlarının tek çatı altında toplanması, 2009 dan bu yana uygulanan Global Bütçe yöntemi, ilaç ve eczacılık alanında yıllar geçtikçe daha da belirginleşen ve somutlaşan olumsuz etkiler yaratmıştır. İlaç harcamalarında tasarruf adına uygulamaya konulan düzenlemeler nedeniyle eczane ekonomileri artık geniş ölçekli kayıplar yaşar hale gelmiştir. Sağlığa ayrılan payın görece olarak düşük olduğu bir ülke olan Türkiye’de ilaca ayrılan payın da bunun belirli bir yüzdesini geçmeyecek şekilde ayarlanmaya çalışılmasıyla eczanelerimizin ekonomik açmazları derinleşerek devam etmektedir. Birinci basamak sağlık kuruluşu olan eczanelerin varlıklarını sürdürebilmeleri ve nitelikli bir sağlık hizmeti sunumu için politika yapıcıların uzun süredir uyguladıkları ilaç fiyatlandırma ve geri ödeme politikalarının eczaneleri nasıl bir noktaya sürüklediğini görmeleri ve acilen önlem almaları gerekmektedir. Salt maliyet odaklı yaklaşımların halk sağlığına tehdit oluşturduğu ve halkın ilaca erişim hakkını zedelediği açıktır”eczacilar_sikintida

“YAŞATMAK İÇİN YAŞAMALIYIZ”

“Bugün buradan sizlerin aracılığıyla Sosyal Güvenlik Kurumu yetkililerine sesleniyoruz.  Türk Eczacıları Birliği ve Sosyal Güvenlik Kurumu arasında imzalanan İlaç Alım Protokolü 1 Temmuz 2015 tarihi itibari ile sona erecektir. Sağlıkta dönüşüm ile birlikte eczacılar olarak yaşadığımız ve yaşamaya devam ettiğimiz hak kayıplarının artık yeni imzalanacak İlaç Alım Protokolü ile sona ermesini ve eczacılar olarak ekonomik kaygılardan uzak, insan odaklı sağlık anlayışı ile halk sağlığı adına hizmet vermeye devam edebileceğimiz bir İlaç Alım Protokolü imzalanmasını talep ediyor ve bekliyoruz. Bugün zor durumda olan eczaneler herhangi bir kriz ya da ticaretin gerektirdiği koşullardan değil sadece ve sadece Sosyal Güvenlik Kurumu uygulamalarından ötürü bu noktaya gelmiştir. Artık biz eczacıların içinde bulunduğumuz durumu finanse edebilecek gücü kalmamıştır. Tıpkı yıllar önce söylediğimiz gibi; ‘Yaşatmak için yaşamalıyız’ sloganından hareketle tek bir eczanemizi bile feda etmeden yaşam mücadelesi veren eczanelerimizi rahatlatacak tedbirleri içermeyen bir İlaç Alım Protokolü imzalanmasını istemiyoruz. “

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°