EĞİTİM KİŞİYE BÜTÜNÜ KAVRAMA YETENEĞİ KAZANDIRMALI

EĞİTİM KİŞİYE BÜTÜNÜ KAVRAMA YETENEĞİ KAZANDIRMALI

Kişilerin içinde yaşadığı dünyayı ve onun işleyiş mekanizmasını öncelikle kavraması gerekir. Yaşamı bütünsel kavraması sosyal yaşamında da kişilerin olay ve olgular arasında doğru ilişki kurmasına yol açacaktır. Doğal olarak insan içinde doğduğu doğayı, toplumu ve ortanı tanımak ve ona göre kendine bir yaşam yol haritası çıkarmak ister. Bu süreçte insanı asıl insan yapan verdiği uğraşılarıdır. Bu süreçte doğal ihtiyaçların giderilmesi konusundaki çabaların ötesinde yaşama ne katmak istediği, savundukları ve bunları gerçekleştirmek için uğraşısı daha da önemlidir. Uğrunda mücadele edilmeyen hiçbir şeyin kıymeti yok ve kıymeti de bilinmez. Kişinin yaşam dair beslenme ve üremenin dışında bir ereği ve bu uğruda verdiği bir çabası olmalıdır. Ereği ve eylemi akla uygun, yapılabilirliği ve sonuçları da gerçeğe uygun olmalıdır. Eğitim birazda bu tür konuları kişiye kazandıracak ortam ve eylemlilik içinde olmalıdır.
“Goethe’ye göre ise, “eği­tim temeli olarak bütün bir kültürü teşkil et­mek­tedir”. Kızılderili kültürünü korumak için halen insanını kendi binlerce yıllık geleneksel kültürü ile eğitiyor. Eğitim kişiye farkındalık yaratıyorsa, kişinin kendi bilincini oluşturuyorsa önemlilik kazanmıştır demektedir. Yunus Emre’nin, “ilim ilimdir, ilim kendini bilmektir, sen kendini bilmesen bu ne tür okumaktır”. Kişi kim olduğunu, ne yaptığını ne tür sorumlulukları ve sınırları olduğunu bilmiyorsa bir sorun var demektir. Eğitim ve öğretim alan kişinin bu süreçte kendini tanıması için bütün dünyada eğitmenlerin niteliği kadar eğitim ortamının yaratığı ortamda ayrı önem taşımaktadır. Okul üniversite ortamı kişinin içinde yaşadığı doğayı kavraması (başta kozmosu bilmesi), fen okuryazarı olması, tarih, coğrafya, sosyoloji felsefe, mantık ve psikoloji bilmesi önemli. Ayrıca çalışma prensipleri ve değerler eğitimi alarak yetişkin bir birey olması önemli. Ancak son yıllarda öğrencilerimizin gerek sınıf içindeki derse ilgisi, gerek sınıf dışındaki davranışları beni düşündüren derecede geride olmalardır. Ayrıca son dönemlerde öğrencilerin sınav kâğıtlarında yazdıkları çok daha korkutucu. Adeta bu gençlik ile ülkemiz “ileriye taşınamaz “dedirtiyor. Gençliğini koruyamayan geleceğini koruyamaz görünüyor.

Yetişkin Birey Olma Özeliğini Kazanmak Önemli
Birey olma yanı evet veya hayır kavramlarını yerine göre kullanmaktan geçer. Başkaları için yaşayan ve başkasını önemseyen kişi karşılığını almayanınca hayal kırklığına uğrar.
Birçok insan gerek eğitim sisteminin yetersizliği veya yaşamda aile ve arkadaş çevresinde ve kendi gözlemleri ile kendi yaşam yol haritası sağlıklı kuramamışsa muhtemelen hep sorunlu yaşayacaktır. Hayata mutlu olmak için değil de para kazanmak için mesleğini ve diğer hayatı derecedeki ilişkilerine yönelmişse başından sorunlu başlamış olabilir. Hep derler ya kendini tanımak en büyük başarıdır, kişinin kendi potansiyelini keşfetmesi veya farkına varması ve yeteneklerini ortaya çıkarması en büyük başarıdır. Kişinin kendi kendisi ile diyaloğa geçmesi, kendisini sorgulaması gerekiyor. Ben kimim, ben yaşamda ne istiyorum, hayallerim neler, nelerden hoşlanıyorum veya tersinden neyi istemiyorum sorularının cevaplarını sorularını kendimize sormalıyız. Görünen o ki, hayatında kendi kendisine “Ben ne istiyorum” veya ben ne istemiyorum sorularını kendine hiç sormayan o kadar çok insan var. Böyle kişilerin ezbere yaşadıkları çok rahatlıkla günlük yaşamdaki pratiklerinde söylemlerinde sıkça rastlarız.

Felsefe, Sanat ve Bilim İnsanın Aydınlanması İçin Şart
Kişilerin ve toplumların gerçeğe ulaşması için felsefe, bilim ve sanat en önemli yardımcı araçlardır. Bu araçlardan yoksun kişi ve toplumlar ne yazık ki gelişme ve uygarlaşma yolunda geride kalmaktadırlar. İleri bir gelişmişliğe ve medeniyet düzeyine ulaşmış toplumların tamamında felsefe, bilim ve sanat eğitiminin öğrenim programlarında önemli yer tutuğu görülecektir. Bugün Avrupa ülkelerinin bir bütün olarak 2500 yıllık bir geçmişten gelen felsefe ve sanat eğitimi ve tanışması ve Rönesans’la birlikte de bir bilim eğitimine sahip oldukları ve bu sayede görece ileri toplumlar olarak kabul edilmektedirler. Son yıllarda eğitim sistemimizin yaşadığı sorunlar ve öğrencilerimizin araştırmacı ve sorgulayıcı yönünün gelişmemesinin altında felsefe, mantık, sosyoloji, psikoloji ve sanat eğitiminin bilimsel esaslara göre verilmemesi sorgulanıyor. Araştıran, sorgulayan ve bilgi üreten ürettiği bilgiyi teknolojiye dönüştürmeyi bilen yaşama farklı boyutlarda bakabilen dünce geliştiren insanlar yetiştirmek istiyorsak, öncelikle eğitim sisteminin ve ortamının değişmesi acilen değişmesi gerekir. Tevfik Fikret’in belirtiği gibi fikir ve düşüncesi hür nesiler yetiştirmek için gençlerin mutlaka bu bilinci ve özgürlüğü sağlayacak bilime, felsefeye ve sanata eğitimi almaları gerekiyor.

Baştan Sona Eğitim Sitemimizi Gözden Gerekir Gerekir, Durum Çok Parlak değil
Ülkemiz düşün hayatı ve sağlıklı geleceği için nitelikli eğitim hayati önemde bir konu. Maalesef ülkemiz Cumhuriyetin ilk yıllarında benimsediği ve amaç edindiği muasır medeniyetler seviyesine çıkma konusunda amaç edindiği eğitim amacını soğuk savaş sürecinde kaybetti. Nitelikli eğitim kurumlarının başında gelen Köy Enstitülerini kapattı. Öğretmem yetiştirme sistemini sulandırdı. Üniversitelerini uluslararası ölçekte nitelikler kazandıracak özerk kurumlar durumunda muhafaza edemedi. Ulusal düzeyde bir bilim politikası ve stratejisi geliştiremedi. Üniversitelerinde nitelikli bilim insanı barındırmadı. İyi eğittiği çoğu insanın da beyin göçüne feda etti. Halende iyi gençlerini elinde tutacak bir mekanizması ve programı bulunmamaktadır. Son 40 yılda teste dayalı sınavlar kıskacında öğrencilerini hayata hazırlamadı. Temel eğitimde hayata nitelikli öğrenci hazırlama yerine sınava hazırlanan öğrenciler, hiçbir kültürel ve sanatsal yetkinlik kazanmadan, hiçbir değer ve bilinç kazandırılmadan mezun edilir oldu. Çoğu gencimiz tarih, edebiyat ve tartışmadan uzak görmek hepimizi üzüyor tabii. Dünyadaki olay ve olguları tartışmaktan çok genel bilgi sahibi ancak derinlemesine analiz etme, analitik sorgulamadan uzak oldukları görülüyor. Çoğunlukla sahip oldukları bilgi sosyal medya üzerinden kırıntı bilgiden öteye geçemiyor. Son sınavlardan sonra öğrencilerimizde gömdüğüm boşluğun korkunç boyuta olduğunu hissetim ve içim yanıyor. Sorun belki tek tek öğrencilerin kendi sorumluluğunda, ancak bir de işleyen bir yapı ve okul, üniversite yapısı var. Üniversitenin en azında kişinin kendisinin bilincine varması farkı fark ettirecek ortamlar sunması beklenir. Biraz analitik düşünme, yöntem kazandırması beklenir.
Bu bağlamda yeni eğitim dönemi hayırlı olsun. Önce sağlık, sonrada gençlerimizin kendilerine ve beyinlerine değer vermesi dileği ile.
Prof. Dr. İbrahim Ortaş, iortas@cu.edu.tr



İbrahim ORTAŞ

27.02.2021 11:25:22

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI