Eğitim Sistemi ve İnsana Yatırım Anlayışı!

Eğitim Sistemi ve İnsana Yatırım Anlayışı!

Hatırlanırsa, 12 yıllık zorunlu eğitime geçişin ardından eğitim-öğretimde ders yükünün artması nedeniyle öğretmen açığı farklı yöntemlerle giderilmeye çalışılmıştı. Çeşitli branşlardan mezun olan öğretmenler kendi alanları olmamasına rağmen farklı derslere girmeye başlamıştı. Öğretmen ihtiyacını karşılamak için öğretmenlik alanı dışındaki üniversite mezunları da öğretmen yapılmış, üstüne bir de ücretli öğretmen mantıksızlığıyla eğitime büyük sekte vurulmuştu. 'Miş'li geçmiş zaman ekleri kullandığıma bakmayın. Halihazırda öğretmen açığı olmasına rağmen ve binlerce mezun varken  durum değişmedi. Örneğin Fen Edebiyat Fakülteleri'nin Matematik Bölümü'nden mezun olanlar 'Bilim insanı' olmaya adayken Türkiye'de öğretmen dahi yapılmıyor. Üstelik öğretmenlikte gerekli 'Tezsiz Yüksek Lisans' eğitimi, başka deyişle'Formasyon' almalarına rağmen öğretmen olamıyorlar. Önlerine konulan ve 100 üzerinden en az 90-95 aralığında puan almalarını gerektiren KPSS -açılımını siz yapın- nedeniyle evlerinde çürümeye terkediliyor. Hak ettiği halde okullara yaklaştırılmayan ve iktidardan tam anlamıyla ümidini kesip evlenen, çoluk çocuğa karışan binlerce genç, orta yaşlı insan eğitim sistemine adeta kahrediyor.

Zorunlu eğitimle birlikte öğrencilerin ders yükü, öğretmenlerin kafa karışıklığı artıyor. Eğitim sendikaları her eğitim-öğretim dönemi başında, ortasında ve sonunda bu sorunları dilinin döndüğünce anlatıyor.

Sistemin tıkanmaya başladığını görmeyenler yanlışlarında ısrar etmeye devam ediyor. İnsana yatırım yaptıklarını iddia edenler üç kuruş paraya 'Ücretli öğretmen' sıfatıyla çocukların hayatına yön verdirmeye çalışıyor.

Bir gazetenin haberine göre Ziraat Fakültesi'nden mezun bir kişi İngilizce dersine, Kamu yönetimi mezunu da Teknoloji ve Tasarım dersinde görev alıyor. Öğretmen olmadığı için derslerinin boş geçtiğini belirten bir okul müdürü, din kültürü dersine tarihçi bir öğretmenin girdiğini anlatıyor. Bir arkadaşımın twitine göre de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersine İngilizce öğretmeni girebiliyor. Matematik dersinde İşletme, Felsefe ya da Tarih bölümü mezununu görürseniz de şaşırmayın. Bakanlık verilerine göre Türkiye'de 15 bine yakın ücretli öğretmen görev yapıyor.

Üniversitelerin Eğitim ve Fen Edebiyat Fakültesi'nden mezun olanların sayısını hiç bilmiyorum. Sayılarının her geçen gün daha çok arttığını ve insana yatırımın böyle olmayacağını çok iyi biliyorum.

Ya bu insanları öğretmen yapın ya da adı geçen bölümleri kapatın...

İyi haftalar...

(11 Şubat 2013 – Pazartesi)

SATIR ARASI

M.ÖMER ÜNEY

o.uney@yeniadana.net

 

adanaulus

9.02.2013 14:19:55

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


“ SEYHAN BİZİM VAZGEÇİLMEZİMİZ”

CHP ADANA ÖRGÜTÜ GENEL SEÇİMLERE HAZIRLANIYOR

DEMİRÇALI’YI ZİYARET ETTİ

VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI