ELAZIĞ DEPREMİ VE BİR DAHA ACI YAŞAMAMAK İÇİN ÖNLEM ALINMASI DİLEĞİ İLE
Manşet Haber 26.01.2020 21:10:20 0

ELAZIĞ DEPREMİ VE BİR DAHA ACI YAŞAMAMAK İÇİN ÖNLEM ALINMASI DİLEĞİ İLE

ELAZIĞ DEPREMİ VE BİR DAHA ACI YAŞAMAMAK İÇİN ÖNLEM ALINMASI DİLEĞİ İLE

Başta Elazığ (Orijinal adı Elazız) ve Malatya olmak üzere ülkemizin tamamına geçmiş olsun 6.8 şiddetindeki deprem sonrasında. Dün akşam Maraş-Denizli köyünde çok sert bir şekilde depremin etkisi ile sallandık. İlk başta depremin şiddetini duyduğumda çok korktum ve kaygılandım. Bu şiddetindeki depremde beklenen kayıpların olmaması şimdilik tesellimiz. Daha önce 1971 yılında tarlada çalışırken ve 1998 yılında Adana’da hafta sonu bölümde çalışırken depremleri yaşamıştım. Depremin çıkardığı uğultu ve sarsıntı gerçekten çok korkutucu. Deprem anında adeta hiçbir şey hatırlamıyorsunuz. Dün akşam bir kez deha daha önceki kâbusu yaşadım. Yaşayınca insan kendini Elazığlının, Malatyalının ve diğer depremi yaşayan ve kayıpları olanların yerine koyuyor. Acılarını yürekten paylaşıyorum.
Daha önce Adana, Gölcük, Van, Bingöl ve şimdi Elazığ deprem sonrası insanımızın hızlı bir şekilde dayanışma gösterdiğini görmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Herkes elinde geldiğince dayanışma ve yarımda bulunmaya kalkıyor. Bunu toplumun sağlıklı sürüle bilirliği için çok önemsiyorum.
Ülkemizin bulunduğu coğrafya yoğun depremlerin yaşandığı bir bölgededir. Deprem gibi doğal bir gerçeğini değiştiremeyeceğimize göre depremin yaratacağı etkileri ve zararları anlatacak önlemelerin alınmasına kendimizi hazırlamamız gerekir. Uzmanların ifadesi ile depremlerle beraber yaşamak zorundayız. Deprem gerçeği kadar ülkemizin yapılarının ve kent planlanmasının da gerçeğini kabul ederek ve bilerek konu üzerine gerekli yatırımlar yapmamız gerekir. Maalesef iş yapma sorun çözme becerimiz halen istenilen düzeyde değil. Kurtarma ve olay yerine ulaşma konularında geçmişe göre epey yol alınmış ancak organize olma, afet yönetimi ve önleme alma konusunda iş tutuma yöntemi konusunda sorun yaşadığımız görülüyor.

Japonlar En Hazırlıklı Toplum
Japonya’yı ziyaret etiğimde çevreyi gezerken gözlemlediğim işaretlerden birde deprem ile ilgili bilgilerdi. Deprem toplanma yerleri ve belirli işaretler ile toplumun bilgilendirilmesine çalışılmaktadır. Geçen yıllarda Japonya’da 8 şiddetinde yaşanan depremde can kaybının olmaması depreme karşı ileri düzeyde önlemlerin alındığını ortaya koymaktadır. Uzmanlar 7 şiddetine kadar olan depremlerde ölümlerin çoğunluğunun yapıların olması gibi sağlam yapılmadığını ve insanımızın deprem eğitimi konusunda bilgi sahibi ve depreme hazırlıklı olmadığını belirtiliyor. Türkiye’nin depreme kendini her yönden hazırlaması gerekir ve bunu gerçekleştirecek insan potansiyeli ve bilim insanları bulunmaktadır.

Doğal Afet Olarak Deprem Gerçeğine Uygun Hazırlık Yapmak Gerekir
Bu aralar uzmanlar büyük İstanbul depremi beklentileri ve alınması gereken önlemleri konuşurken Elazığ depreminin yaşanmış olması ve daha fazla can kaybımızın olmaması öğretici olacağını umuyoruz. Elazığ depreminin merkez üssü Sivrice ilçesinin bulunduğu yerin nüfus yoğunluğunun düşük olması kayıpların azalmasına yol açmış olması büyük bir şans. Bu şans her zaman olmayabilir. Depremlerin yoğun gerçekleştiği ve de ileride gerçekleşeceği beklenilen ülkemizde bu gerçeği kabul ederek ve de bilerek devlet olarak gerekli tedbirleri almak, toplum olarak da kendimi depreme karşı bilgi sahibi olarak donatmak zorundayız. Dileriz bu tür depremlerde insanlarımız olanaksızlıklar ve tedbirsizliklerden dolayı daha fazla ölümler yaşamaz. Umarım zemini sağlam olmayan yerlerde usulüne göre yapılmayan binalar kâğıt gibi üst üste yıkılmaz. Tarım alanları ve zemini sağlam olmayan yerlerin yerleşim alanlarına açılmaması bu tür doğal felaketlerin yaşanması için en büyük dileğimizdir. Bu depremin yarattığı duygusallığı atlattıktan sonra akıl ve bilimin öngörüsü ile devletin imkânlarını deprem gerçeği üzerine yoğunlaştırması beklenir.
Tekrar Doğu Anadolu fay hattı bölgesindeki yerleşim yerlerindeki insanlarımıza geçmiş olsun. Depremde vefat edenlerin ailelerine başsağlığı ve sabır dilerim, Yarılılara şifalar dilerim.
Prof. Dr. İBRAHİM ORTAŞ
Çukurova Üniversitesi/ Ziraat Fakültesi / Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü. Adana
iortas@cu.edu.tr;ibrahimortas@gmail.com


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°