Emektar eczacılara plaket
Manşet Haber 21.05.2013 15:54:11 0

Emektar eczacılara plaket

Emektar eczacılara plaket

Adana Eczacı Odası tarafından, 14 Mayıs Eczacılar Günü etkinlikleri kapsamında meslekte 30 ve 50 yılını dolduranlar eczacılara törenle plaket verdi.

emektar_plaketiSeyhan Oteli’nde düzenlenen geleneksel Eczacılık Balosu meslekte 50 yılını dolduran Adil Yalçın’a hizmet plaketi Türk Eczacılar Birliği Başkanı Erdoğan Çolak, meslekte 30yılını dolduran Alev Ersan, Canan Refika Arıkan,  Emel Öztabakçıoğlu, Gönül Soydan, Kemal Gürsel Korkmaz, Nejla Yıldız’a ise plaketleri Adana Eczacı Odası Başkanı Ersun Özkan tarafından verildi.

Eczacı Odası Başklanı Ersun Özkan,  bir hafta süreyle çeşitli etkinlikler gerçekleştirdiklerini eczacıların vatandaşların ilaç konusunda danışmanları olduğunu belirterek, “Eczacılar olarak önceliğimiz her zaman kamu yararını gözeterek, verdiğimiz ilaç ve eczacılık hizmeti kalitesini arttırmak, sosyal sorumluluklarımızı unutmadan ülkemiz ve geleceğimiz için sorumluluktan kaçınmadan hizmet vermeyi sürdürdük, bundan sonrada sürdürmeye devam edeceğiz.” dedi

 

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°