EN BÜYÜK ANKET ÖN SEÇİMDİR!

EN BÜYÜK ANKET ÖN SEÇİMDİR!

Anket niye yaptırır belediye başkanları?

Sayısız defalar, Türkiye’nin “en başarılı belediye başkanı” plaketlerine sahip olacaksınız, ama kendinize güveniniz hala olmayacak.

Yandaşlarınızla sefasını sürdüğünüz yıllar, ne çabuk geçti, “daha karpuz kesecektiniz” ama?

Çehresini sadece çizdiğiniz, bozduğunuz kenti afişlerle güzelleştirme çabanız henüz tamamlanmadı mı?

Ne büyük başkandınız, ama...

Yaratamadığınız memnuniyeti, algıyı anketlerle mi sağlayacaksınız?

****

Anketleri meşhurdur bu ülkenin, ne şirketler bu uğurda kendini para’ladılar.

Kimleri vezir etti, kimleri rezil, hepsi hafızamızda tazeliğini koruyor hala.

Anketlerle bazen gerçeği ararsınız, bazen de gerçeği saklarsınız, bu niyetinizle ilgilidir.

Sipariş anketlerde istediğiniz sonucu çok rahat ayarlarsınız(?).

Kendinize bol kepçeden %50, %60 yazarsınız, rakiplerinize de bazen %1 bazen de %39 yazarsınız.

Kalem sizde değil mi nasıl olsa?

Bastınmı parayı, kahve falından daha kesindir, 2 vakitte kısmetiniz, Adana aşkınız(!).

Anket işi pahalıdır, yaptıranın elini yakar?

Kim sağlıyor bu işin finansmanını? Belediye bütçelerinde böyle bir harcama kalemi var mı?

“Halkın sevgilisi” başkanlar, neden ihtiyaç duyarlar anket yaptırmaya?

Gelecek korkusunun ifadesi mi? Yoksa seçmen üzerinde var olmayan algıyı, yaratma çabası mı?

****

Bu kentten ne vekiller, ne başkanlar geçti.

Yıkılmaz denilenler bir bir yıkıldılar. Geriye dönüp bir bakın bakalım, bu kent kaç tane gerçek siyasetçi tanıdı, kimler taht kurdu bu halkın gönlünde, kimler birer kayan yıldız oldu.

Hak veriyorum, size de kızmıyorum.

Siyaseti hep Ankara üzerinden yaptınız, “abilerinizle” tanıdınız partiyi de, halkı da.

Halkın içerisinde hiç olmadınız ki bilesiniz halkın sizinle nasıl dalga geçtiğini, sizi ciddiye almadığını.

Yaptığınız afişlerle sadece, belediye bütçelerini talan ettiniz, halkın gönlünde asla olamadınız.

Nazım’ın dediği gibi, “yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?”, anlamadınız değil mi bunu hala.

Boş verin anketleri, elinizde bu kadar devlet imkanı, kadro, bütçe var iken, hatta sayısız “başarı plaketiniz” dahi var iken, en büyük başkan siz olduğunuz halde, neden “ön seçimden” kaçıyorsunuz, halka gitmekten kaçıyorsunuz.

Paranız mı çok anket yaptırıyorsunuz, yoksa cesaretiniz mi yok, en büyük anket olan, ön seçimden kaçıyorsunuz.

Nedir sizi bu kadar korkutan, boşa geçirdiğiniz yıllarınız mı, halkın sizden “vazgeçmişliği” mi ?

Abdestinden şüphesi olmayanın, namazından şüphesi olmazmış, korkmayın ön seçimden, buyurun bir hodri meydan programıda halka birlikte hazırlayalım, Uğur Dündar’sız olanından.

Anketlerden medet ummayı bırakın, buyurun ön seçime, buyurun sandığa...

adanaulus

26.11.2018 14:08:51

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI