Engelli öğretmene Adana
GÜNDEM 10.02.2014 01:52:55 0

Engelli öğretmene Adana'dan sonra İstanbul'da da aynı uygulama

Engelli öğretmene Adana'dan sonra İstanbul'da da aynı uygulama

aliercanAdana’da başlayan engellemeler İstanbul’da da devam ediyor. Ali Ercan, görme engelli ve 25 yıllık tarih öğretmeni. Beykoz Anadolu Lisesi'nde 'yetersiz' olduğu iddiasıyla sadece Fen sınıflarına öğretmenlik yapmasına izin veriliyor.

Birgün Gazetesi’nden Serbay Mansuroğlu’nun haberine göre,  İstanbul Beykoz Anadolu Lisesi'nde görevli görme engelli tarih öğretmeni Ali Ercan, yetersiz olduğu gerekçesiyle sadece Fen sınıflarına ders vermesi sağlandı. Gerekçe, Fen sınıflarının tarih dersine çok fazla ihtiyaç duymaması.

Geçen yıl başlayan eğitim öğretim döneminin başında okul müdür vekili Abdullah Aygün, Türkçe Matematik sınıflarından öğretmen Ali Ercan'ın yetersiz olduğuna dair dilekçeler topladı.

Eğitim öğretim yılının başında Ali Ercan'ın yetersiz olduğu öne sürülerek toplanan dilekçeler neticesinde, sadece Fen sınıflarına tarih dersi verebileceği kaydedildi.

Öğretmen Ercan'a aynı zamanda dönem boyunca hazırlanan ortak sınavlarda soru hazırlattırılmadı.

'TALEBİNİZ UYGUN GÖRÜLMEDİ'

Yaşananlar üzerine İl Milli Eğitim Müdürlüğü'ne başvuran Ercan, mahkemelerce yeterli olduğuna dair raporlarının olduğunu belirterek, Türkçe Matematik sınıflarına da ders vermek istediğini ve ortak sınavlarda kendisinin de soru hazırlamasının hakkı olduğunu belirten, dilekçe verdi. Ancak, bu talebi karşılık bulmadı. BİMER'e bağımsız müfettişlerin okulda denetleme yapması için de başvuran Ercan'a verilen İl Milli Eğitim Müdürlüğü Eğitim Denetmenleri Başkanı Cevdet Özer imzalı yanıtta, 'İlimiz Beykoz İlçesi Anadolu Lisesi hakkındaki ilgili başvurunuz Müdürlüğümüzce incelenmiş olup talebiniz uygun görülmemiştir' denildi.

ERCAN: KENDİMİ YENİLİYORUM

Tarih öğretmeni Ali Ercan, 'Görme engelli olmam nedeniyle 25 yıllık öğretmenlik hayatımı yeterli olduğumu ispatlamakla geçti. Defalarca mahkemelerden bu yönde kararlar çıkardım. Bu defa da, Beykoz Anadolu Lisesi'nde benzer muameleye tabi tutuldum' diye konuştu.

'Yetersiz olsam beni tamamen görevden almaları gerekir' diyen Ercan öne sürülen gerekçelerle Fen sınıflarına ders vermesinin kabul edilemez olduğunu kaydetti.

25 Aralık 1989'da girdiği yeterlilik sınavında öğretmen olmaya hak kazandığını belirten Ercan, 'Bugün hâlâ birçok öğretmen bilgisayar kullanamazken, görme engelli olmama rağmen yüklediğim özel programla çok iyi derecede bilgisayar kullanabiliyorum. Okuyarak ve araştırarak kendimi yeniliyorum. Üniversitedeki bilgilerimle yetinmedim. Ancak, yıllardır yetersiz olduğum gerekçesiyle Milli Eğitim bürokratları ve okul idarecilerinin çeşitli oyunlarına maruz kaldım. Bugüne kadar Eğitim Sen dışında bana sahip çıkan kimse olmadı' dedi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°