“ERKEK BEYNİ BETA, KADIN BEYNİ SON SÜRÜM”
Manşet Haber 1.04.2018 18:21:48 0

“ERKEK BEYNİ BETA, KADIN BEYNİ SON SÜRÜM”

“ERKEK BEYNİ BETA, KADIN BEYNİ SON SÜRÜM”

Üsküdar Üniversitesinin düzenlenlediği Spor Travmatolojileri ve Rehabilitasyonu Kongresi kapsamında düzenlenen söyleşiye katılan Prof. Dr. Sinan Canan, kadın ve erkek beyninin zihinsel işleyişte farklılıklar gösterdiğini belirterek “Erkek beyni beta, kadın beyni son sürümdür” dedi. Prof. Dr. Sinan Canan, bu farklılığın anne karnından itibaren ortaya çıktığını belirterek testosteron hormonunun sol beynin gelişimini yavaşlattığını söyledi.
Üsküdar Üniversitesi Altunizade Yerleşkesi Nermin Tarhan Konferans Salonunda gerçekleştirilen kongre, beyin alanında çalışmalarıyla tanınan Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sinan Canan’ı ağırladı.
“Kadın Beyni, Erkek Beyni” başlıklı söyleşide Üsküdar Üniversitesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölüm Başkanı Doç. Dr. Defne Kaya’nın sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Sinan Canan, kadın ve erkeklerin davranış farklılıklarını biyolojik nedenleriyle anlattı.
İnsanın biyolojisini bilmek avantaj sağlıyor
Kadın ve erkeği birbirinden ayıran en önemli özelliğin beyinden kaynaklanan farklar olduğunu belirten Prof. Dr. Sinan Canan, “Zihinsel işleyişte bir farklılık var. Bu anne karnından başlayan bir süreç. Kaçamayacağımız bir farklılık. Biyolojide cinsiyet anlaşılması çok kolay bir şeydir ama insan söz konusu olunca işin içine kültürel, cinsiyet diye bir şey giriyor. Bizim sonradan uydurduğumuz kendi kafamıza göre karar verdiğimiz bir sürü şeylerimiz var. Yani kılık kıyafet kodlarından tutun sosyal rollere kadar herşey aslında uydurarak insana giydirmişiz. Bu da toplumdam topluma fark ediyor. İnsanın biyolojisini ne kadar iyi bilirseniz o kadar avantajlı olursunuz çünkü 3.5 milyar yıllık bir Ar-Ge’nin sonuçlarından bahsediyoruz. 3.5 milyar yıldır tabiatta bir şeyler oluyor. Biz de bugün onun sonucu olarak o ince eleme sonucu burada oturuyoruz” dedi.
Testosteron sol beynin gelişimini yavaşlatıyor
Erkek beyninin nörolojik açıdan beta versiyonu olduğunu belirten Prof. Dr. Sinan Canan, bu farklılığın anne karnından başlayan bir durum olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Anne karnında dördüncü haftadan itibaren sistem olgunlaşmaya başladığında her şey yolunda gidiyor. Tüm bebekler erkek kız fark etmeksizin kız bebek olarak gelişimlerine başlıyorlar. Cinsiyet farklılaşmasının başladığı anda yani erkeklerde testisler vs gelişmeye başlarken erkek bebekler annede çok az miktarda salgılanmaya başlayan testosterona ilave olarak kendileri de testosteron salgılamaya başlıyor. Böyle olunca bedenin o zamana kadar oluşmuş planı ve beynin o zamana kadar oluşmuş taslağı erkek beyni yönünde gelişmeye başlıyor. Kız bebeklerde bu testosteron hormonu düşük olduğundan onlar kız bebek olarak devam ediyorlar. Araştırmalar testosteronun birçok etkisinin yanı sıra beynin sol yanının gelişmesini biraz yavaşlattığını gösteriyor. Sol tarafın gelişimine biraz fren basıyor. Dolayısıyla 9 ay sonra dünyaya gelen erkek bebeklerin sol beyni bir tık daha az gelişmiş oluyor. Sol taraf daha zayıf, erkek risk alıyor.İleriye yönelik plan yapma açısından kadınların avantajları var. Peki risk alma, hızlı çözüm niye var? 200 bin yıl önceden beri insanoğlu bu alemde. O zamanlardaki atalarımız tabiatta nasıl ayakta kaldıysa biz de o ayarları aşağı yukarı taşımaktayız. Erkek avlanacak kavga edecek düşmanlara karşı yuvayı savunacak. Cinsel açıdan üretken olacak, bir şekilde risk alarak yeni besin ve av alanları bulması lazım. Erkeğin bu görevi testosteron nedeniyle ona yüklenmiş vaziyette. Kadın ne yapacak? Bebeği dünyaya getirip onu hayatta tutacak.”
Testosteronun hem saldırganlık hem de kendini gösterme güdüsünü ortaya çıkardığını belirten Prof. Dr. Sinan Canan, “Bu hem bir lanet hem bir nimet. Bu nimet olmasaydı burada konuşacak kimseyi bulamazdık çünkü kadınlar bu marifete göre seçmek, erkekler de bu marifetleri sergilemek üzere dizayn edilmişlerdlr” dedi.
Biyolojiyle mücadeleye giren kaybeder

Kadın ve erkek arasındaki farklılıkların her iki taraf tarafından iyi anlaşılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Sinan Canan, “Erkek bilişsel empati yapıyor. Bebek ağladığında evet bu ağlıyor ama neden ağlıyor diye soruyor. Annesi gazı vardır, karnı acıkmıştır diyor. Bir tek annesi duygusal empati kurduğu için limbik sistem bölgesi bebekle beraber aktif olduğu için anlar. Erkek duygusal olarak biraz küttür. Duygusal empatisi ancak kriz durumlarında ortaya çıkar. Herkesten biyolojisine uygun bir şeyler bekleyelim. Hanımlar erkeklere anlayışlı olsun. Ama erkekler de kadının ne büyük bir nimet olduğunu unutmasınlar. Kadına verilen yeteneklerin kendileri dahil bütün insan soyunun devamında ne kadar kritik bir şey olduğunu unutmasınlar. Bu farklılıkları anladığımızda meselenin bu olduğunu çok iyi göreceksiniz. Birleştiği zaman tam olan cinsler bunlar. Toplumsa cinsiyet ne derse desin, ama kadını erkek erkeği kadın gibi davranmaya zorlarsanız biyolojinizi bilmeden bunu yaparsanız isterse 1000 yıl geçsin, isterseniz bunların hepsine yapay zekalar karar versin mutsuz ve bedbaht olacaksınız. Biyolojiyle mücadeleye giren kaybeder. Biyolojinin üstüne binip seyran etmek lazım” dedi.
Kadınlar detayı çok seviyor
Prof. Dr. Sinan Canan,erkeklerin REM’lerinin az olduğunu belirterek “Sol taraf zayıf olunca bir kez konsantrasyon sağlamakta güçlük çekiyorlar. Yapılan nörofizyolojik deneylerde erkek 2 ya da 3’ten fazla tekrarlayan seslere yanıt vermiyor. Kadın beyni,50 kere de tekrar etse hep aynı potansiyeli veriyor. Peki neden? Bebek her gün yüzlerce kez gık diyecek. Onu anlaması lazım. O yüzden kadınlar detayı konuşmayı çok severler. Erkeğe bir şeyi 3 kez söylersen duymuyor. Göz ardı etme sistemi erkekte baskın olarak çalışıyor” dedi.
Üsküdar Üniversitesi tarafından üçünçüsü bu yıl düzenlenen Spor Travmatolojileri ve Rehabilitasyonu Kongresi, alanında uzman ortopedi ve fizyoterapi uzmanlarını bir araya getirdi. Sporcu yaralanmaları, tedavileri, koruyucu önlemler ve sporcu sağlığı konuşuldu. 29-30-31 Mart 2018 tarihlerinde gerçekleştirilen kongrenin ilk gününde Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi’nde, kongre bünyesinde iki ayrı kurs verildi. Kongrenin üçüncü gününde ise ayak bileği ve dizde kıkırdak lezyonları, menisküs ve eklem patalojileri, ön diz ağrıları ve kasık ağrıları konusunda uzman fizyoterapist ve ortopedistler yaralanma ve rehabilitasyon süreçlerine ilişkin bilgiler verdi.


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°