EŞ EĞİTİMLERİ ŞART OLMALI
GÜNCEL 13.08.2016 21:44:13 0

EŞ EĞİTİMLERİ ŞART OLMALI

EŞ EĞİTİMLERİ ŞART OLMALI

TERAPİDER Başkanı Taner Canatar, evlenmeye hazırlanan çiftlerin, birbirlerinden yaşam boyu sevgi, bağlılık, güven, cinsellik, neslin devamı, arkadaşlık ve benzeri birçok farklı ihtiyaçlarının doyurulmasını ve sonuçta mutlu olmayı beklediklerini söyledi.

Ömür boyu beraber ve mutlu olmak için başlanılmış birlikteliklerin bir kısmında, maalesef, kısa bir süre sonra sorunlar çıkmaya başladığına dikkat çeken Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği (TERAPİDER) Genel Başkanı Uz. Dr. Taner Canatar, bu konuda yaptığı açıklamada şu görüşlere yer verdi:

“Evlilik öncesi süreçte çiftlerin birbirlerini iyi tanımamaları, evlilikle ilgili gerçekçi beklentiler oluşturmamaları, eşiyle etkili iletişim kurma yollarını ve ortaya çıkabilecek sorunlarla nasıl baş edileceklerini bilmemeleri evliliğe iyi bir başlangıç yapmayı engelleyebiliyor. Ortaya çıkan çatışmaları çözümleme becerisi gösteremeyen çiftler de giderek birbirlerine yabancılaşıyor ve süre uzadıkça sorunları çözmek profesyoneller için bile çok zor bir hale gelebiliyor. Bu sürecin böyle yaşanması çiftlerin iletişim teknikleri konusunda bilgi sahibi olmamalarından, sağlıklı cinselliğin nasıl yaşanacağını bilmemelerinden, anne-baba olmayı öğrenmediklerinden veya evlilik öncesi danışmanlık ve rehberlik hizmeti almamalarından kaynaklanabiliyor. Bu tür evlilikler, sadece eşleri değil varsa çocukları, diğer aile bireylerini ve yakın çevreyi, yani bir anlamda toplumu da olumsuz etkileyebiliyor. Eşlerin, sağlıklı gitmeyen beraberlikler için yardım almamaları hatta bunu evlilik sürecinde yaşanılması kaçınılmaz doğal bir süreç gibi algılamaları sadece kendi yaşantılarını değil, onlarla birlikte büyüyen çocukları da etkileyebildiği için gelecek nesillerin evlilikten kaçınmalarına da yol açabiliyor. Yani farkında olmadan gelecek nesilleri evlilikten soğutabiliyoruz. Oysa ruh sağlığı yerinde ve mutlu nesiller yetiştirebilmek için sağlıklı aile ilişkilerinin önemi ve eğitimin önce evde başladığı gerçeği göz ardı edilemez.”

Eskiden daha içe kapalı bir toplum görüntüsü verirken giderek gizlilik ve mahremiyetin azaldığını vurgulayan Dr. Canatar, açıklamalarında şu ifadelere yer verdi:

“Hayat şartlarının zorlaşmasıyla birlikte ruhsal sorunlar da arttı. Ancak diğer yandan bakıldığında aceleyle, birbirini tanımadan, aileleri tanımadan, başkalarının yorumları ve etkisiyle sırf evlenmiş olmak için evlenmek de doğru olmayacaktır. Çünkü evlilik bir sabır işidir; adımı atmak kolay, sürdürmek meşakkatlidir. Bu nedenle iyi karar vermek gerekir. Mutlu ve sağlıklı bir evliliğin yolu, evlenmeden önce bu konuda eğitim almaktır. Evlilik öncesi eğitim alan çiftler, almayanlara göre iletişim ve sorun çözme hatalarını daha az yapıyorlar; yani huzurlu insan, sağlıklı cinsellik, mutlu bir evlilik ve aile yaşantısı için eğitim şart. Aile birliği, sağlıklı ve güçlü olduğu takdirde tüm fırtınaları atlatabiliyor ve sağlıklı bireyleri topluma kazandırabiliyor. Eğitim ve öğretim almasına olanak sağlanmış ve bunları kullanarak kendini yetiştirmiş bireylerin egemen olduğu bir toplum ruhen, bedenen ve fikren sağlıklı aileler oluşturmak açısından çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki mutlu aile, bir kişinin sahip olabileceği en büyük değerdir.’

 

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°