Eski ANAP’lı dostların kavgası!
Manşet Haber 17.10.2012 11:41:08 0

Eski ANAP’lı dostların kavgası!

Eski ANAP’lı dostların kavgası!

Avukat Uçar Erdal AK Parti İl Başkanı Ziyaeddin Yağcı ile ilgili iddialarına bir yenisi daha ekledi “ANAP’ta farklı Rotaryanlarda farklı AK Parti’de ki Yağcı çok farklı”

Yaklaşık bir aydır süren Avukat Uçar Erdal ile Ziyaeddin Yağcı arasında ki gerginlik tüm hızıyla devam ediyor. Dün bir basın açıklaması yapan Erdal iddialarına bir yenisini daha ekledi. Erdal yaptığı açıklamada “Ziyaeddin Yağcı Bey ile ANAP döneminde birlikte siyaset yaptık. Ben ilçe başkanı, o belediye meclis üyesi idi. O dönemde bile kendisini meclis üyesi yapan ağabeyimin dediği kişi aleyhine konuşuyordu. Sonra Ziyaeddin Yağcı Bey ile rotaryan kulüplerde karşılaşmaya başladık. Buradaki tavırları da benim benimseyeceğim tavırlar değildi. Rotaryanlar “dost” diyerek birbirlerine hitap ederler. Değil mi sayın Yağcı dost diye” diyerek Yağcı’ya mesaj verdi.

Erdal, açıklamasının devamında “10 yıldır da hasbelkader aynı partide bulunmaktayız. O il başkanı ben seçmen durumundayım. Benim AK Parti sevgim o kadar büyük ki kim partiye zarar verir noktasında ise karşısında beni bulur. Sayın Yağcı’nın bir il başkanına yakışmayacak ifadeler kullanması ve AK Parti’yi Adana’da adeta sahipsiz bırakmasını kabul etmem mümkün değildir. Terörü bu hükümet de bitiremez talihsiz açıklamasından sonra Diyarbakır Emniyet Müdürünün açıklamasına ben de katılıyorum. Beyanı beni ve benim gibileri derinden yaralamıştır. Bu nedenle bu açıklamayı yapma ihtiyacı hissettim. Kamuoyunu da meşgul ettiğim için özür diliyorum. Ama bu açıklamayı yapmam benim için bir görevdir” dedi.

DERHAL İSTİFA ETMELİ
Başbakan diyor ki; “Ben ölen teröriste ağlamam. ”Yağcı diyor ki; “Ben ölen teröriste ağlarım.”
Başbakan diyor ki; “Bu hükümet bu terörü bitirecek. ”Yağcı diyor ki; “Bu hükümet bu terörü bitiremez.” Başbakan diyor ki; “Biz terörle sonuna kadar mücadele edeceğiz, ama insan haklarına aykırı, hukuk dışı uygulamaların içerisinde olmayacağız.” Yağcı diyor ki; “Terörle mücadelede halkın hoşuna gitmeyen uygulamalar yapıyoruz.” Başbakan diyor ki; “Yerel seçimleri öne çekmek istiyoruz.”
Yağcı diyor ki; “Yerel seçimler gündemimizde yok.” Başbakan diyor ki; “Birlik ve beraberliğimizi kimse bozamaz.” Yağcı diyor ki; “Ben varsam birlik olsun, ben yoksam tuhaf.” Ben de diyorum ki; Ziyaeddin bey daha fazla AK Parti’ye, Adana’ya, sayın Başbakana yük olma ve derhal istifa et” diyerek çağrısını yineledi.



YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°