<strong>ETKİNLİK…</strong>

<strong>ETKİNLİK…</strong>






Günler öncesinden duyurulan, günlerce süren, insanları kolundan tutup getirerek yapılan “etkinlikler” konusunda oldukça deneyim kazandık!





Örneğin, “iktidarın” düzenlediği bir “etkinlikte”, akla “en son” bile gelmeyecek isimlerin yer alması artık kimseyi şaşırtmıyor!





Ya da belediyenin gerçekleştirdiği bir “etkinlikte”, konuyla uzaktan/ yakından ilgisi olmayan belediye çalışanlarının koşarak gidiyor gösterilmeleri de…





Çünkü “bindirilmiş de taşınmış” deyimi öylesine yer buldu ki yaşamımızda; “etkinliğin” gerçekçi, dopdolu, içten, yararlı, yerinde olması şaşırtmaya yetecek hepimizi!





***





Geçtiğimiz hafta, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” başlıklı etkinlikler düzenlendiği, bundan sonra da süreceği belirtilen “etkinlikler” duyuruldu!





Duyuruların hiçbirinde, “nedenleri” üzerinde durulmadığı gibi, “çözüme” odaklı somut çalışmalar da yer almadı! Ancak adına “etkinlik” denilen çağrılar yapıldı, başka zamanlarda da sıkça görüşenler bir araya geldi, konuşanlar oldu, şiddetin her türlüsü kınandı, şiddeti yapanın cezalandırılacağı/ şiddeti görenin korunacağı söylendi!





O salonda bulunanların, ya da o kürsüde konuşanın şiddetin “öncül nedenine” ilişkin bir sorunu yoktu; her şey tıkırında yürüyordu, istediklerinin biri önünde/ ikisi arkasındaydı; o kadar!





***





Oysa şiddetin toplumsal nedenleri şöyle sıralanıyor:





Hızlı sosyal değişimler, ekonomik eşitsizlikler, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, eşitsizlikleri körükleyen politikalar, yoksulluk, zayıf ekonomik güvence ağları, yasaların uygulanmasındaki yetersizlikler….





Düzenlenen “etkinliklerde”, bu sayılan “nedenler” gündeme bile alınmadığı gibi, “nedenleri” körükleyici eylemlerin/ yaptırımların daha etkin biçimde gerçekleştiği, uygulamaların daha da kök saldığı görülüyor!





Örneğin, sosyal değişimlerden kaynaklanan gereksinmeler göz ardı ediliyor, ekonomik olarak “alım gücü” umursamazlık içerisinde büyüyor, cinsiyetçi söylemlere her gün bir yenisi ekleniyor, toplumun çok az bir katmanı doyarken geniş bir bölümü açlıkla sınanıyor! 





Görsel “ekinliklerle” şiddetin önleneceği yönünde “sanal” söylemler geliştiriliyor!





***





“Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” bitene dek; anlatılanlar da etkinlikler de…





“Kadına Yönelik Şiddetin”, Anakent Belediyesi’nin billboardlarda yer bulan afişlerle çözüleceğine inanmak ya da inandırılmaya çalışmak başlı başına “çözümsüzlüğün” nedeni olduğu kadar, “etkinliğin” sulandırılmış/ soyut/ oyalama eylemi de!





Elle tutulur/ somut adımlar atılmadıkça, “şiddetin” yön değiştirmesi olanaksız!



Oktay EROL

28.11.2022 22:17:50

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI