Evde, İşyerinde, Sokakta Cinsel Şiddete Son!
Manşet Haber 22.04.2016 15:10:28 0

Evde, İşyerinde, Sokakta Cinsel Şiddete Son!

Evde, İşyerinde, Sokakta Cinsel Şiddete Son!

DSC_4565TMMOB, TTB, DİSK, KESK, İHD, ÇYDD, Kadına Özgürlük ve Eşitlik Derneği, meslek odaları, sendika ve derneklerin kadın çalışma grupları, son dönemlerde kamuoyu gündemine taşınan ENSAR Vakfı davasının bu ülkenin utancı olduğunu öne sürdü. Sendika, dernek ve meslek odalarının kadın çalışma grupları adına taciz, tecavüz ve istismara yönelik ortak açıklamayı TMMOB İl Koordinasyon Kurulu Kadın Çalışma Grubu üyesi Makina Mühendisi Arzu Özdal idem okudu.

Özdal İdem, Türkiye’de tecavüz ve çocuk istismarlarının hızla arttığını, çocuğa ve kadına yönelik taciz, tecavüz ve ölüm olaylarının devam ettiğini ifade ederek, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

“ Dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de kadınlar ve çocuklar değişik biçimlerde şiddete, istismara ve tecavüze uğruyor.   Kadına ve çocuğa yönelik şiddet, istismar, tecavüzün bildik hüzünlü öyküleri, geleneksel ön kabuller, toplumun ve devletin duyarsızlığı ile büyüyor. Bu biçimiyle yalnızca bedenlere zarar verilmiyor, öz saygıyı, ihlale direnme ve hak arama arzusunu zayıflatıyor hatta yok ediyor. Türkiye'de tecavüz ve çocuk istismarları hızla artmakta, çocuğa ve kadına yönelik taciz, tecavüz ve ölüm olayları yaşanmaya devam etmektedir.. Taciz, tecavüz ve istismarı kınadılar

3 AYDA 200'ü AŞKIN TECAVÜZ OLAYI

Kadın sorunu Türkiye açısından ciddi bir sorundur. Var olan iktidarın kadın hakları karnesi oldukça bozuk. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bugüne kadın cinayetlerinde periyodik bir artış söz konusu. 2016'nın ilk 3 ayında 200'ü aşkın kadın tecavüze uğradı. AKP’nin iktidarda olduğu 13 yıllık sürece bakıldığında katledilen kadın sayısı 5500’ü bulmuş durumdadır.

“19 yaşındaki bir ‘kız’ gece 03.00’te Bağdat Caddesi’nde ne tür bir eğlenceden dönebilir?”Biz bu soruları, tecavüzcülerin sırtını sıvazlayan, iyi hal indirimi uygulayan sistemin erkek egemen adaletinden biliyoruz.   Tecavüzcü-tacizcilerin kravatlı iyi hal indirimleriyle aramızda dolaştıklarını biliyoruz.  Tüm bu gerici zihniyete karşı kendini savunan Çilem‘in ve Nevin’in bakışlarını unutturmayacağız.

Tacize, tecavüze, şiddete karşı yaşam hakkımıza ve özgürlüğümüze sahip çıkıyoruz! Geceler de, sokaklar da bizim! Kadın ve çocuklara yönelik şiddetin, tacizin ve tecavüzün her gün ve her saatte, şehir merkezlerinden tüm yerleşim birimlerine ve hatta evlerimizde kadar her yerde artarak devam ettiğini biliyoruz.Biz kadınlar, bu erkek egemen zihniyetle gün geliyor bir servis şoförü, gün geliyor bir yazar, gün geliyor bir akademisyen kılığında karşılaşıyoruz.

Son dönemlerde kamuoyu gündemine taşınan Ensar Vakfı davası bu ülkenin utancı olmuş bu olayla erkek çocuklarına da tecavüz gün ışığına çıkmıştır. Ensar vakfını korumak ve yapmış olduğu tecavüzü ve tacizi olumlu görmek, aslında tecavüzü tüm ülkeye yaymak demektir. Bu yaklaşımları kınıyor ve sürekli karşısında duracağımızı belirtiyoruz. Devletin, taciz ve tecavüz olaylarında, olayı yaşayan çocukların travmatik ruh hallerini düşünüp gidermeye yönelik çalışmalar başlatacağına, öncelikle devlet sistemini aklamaya yönelik girişimlerde bulunduğunu, olayın daha sonrasında yapılan açıklamalarda da olayı doğru temelde kınamak yerine kadını aşağılayıcı sözlerle kınadığını görüyoruz.

Dün görülen duruşmada dava, sanık aleyhine sonuçlanmıştır. Ne var ki sanık aleyhine  verilen 508 yıl 3 ay 18 günlük hapis kararı adalet duygumuzu tatmin etmemiştir. Çünkü dosyada ne Ensar Vakfı, ne Kaimder, ne suça ortak olan, göz yuman ne de sessiz kalan kişi ve kurumlar soruşturulmuştur. Hatta cinsel istismarın yaşandığı evlerin bağlı olduğu  Ensar Vakfı ve Kaimder ‘suçtan zarar görme’ sebebiyle  davaya müdahil olmuşlardır. İlk duruşmada karara bağlanan bu dosya tamamen usul ve esasa aykırı şekilde görülmüştür, daha fazla irdelenmeden olayın üstünün kapatılması hedeflenmiştir.

Duruşma başlamadan önce çıkan arbededen sonra mahkeme başkanı salondakilere duruşma sonrasında verilmesi gereken kararın zaten verildiğini  açıkça söylemiştir. Müdahillerin Ensar Vakfı, Kaimder, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Karaman Valiliği hakkında soruşturmanın genişletilmesi   talepleri de dahil olmak üzere hiçbir talepleri kabul edilmemiş, avukatların esasa ilişkin savunmaları yapmak üzere dosyayı incelemelerine izin verilmemiş yapılan savunmaların tamamı tüm ısrarlara rağmen zapta geçmemiştir. Tüm bu yaşananlar olayın vahim boyutlarının ne yazık ki Yargı eli gizlendiği algısını oluşturmuş, bir kez daha adalet inancı zedelenmiştir. .

Yanlış politikalarla derinleştirilen işsizlik, yoksulluk ve eğitimsizlik, aile içi şiddetin, cinnetlerin, intiharların, cinsel tacizin, fuhuşun, hırsızlığın inanılmaz boyutlara gelmesine neden olmuştur. Biz biliyoruz ki; yaşadıklarımız yalnızca bu yanlış politikaların sonuçlarıdır..

Diğer yandan; namus, töre cinayetleri, koca-baba dayakları, işkence medyada magazinleştirilerek sunuluyor. Şiddete uğrayan kadının ne yaptığı, ne söylediği ya da nasıl giyindiği sorgulanıyor. Fiziksel, sözel ve cinsel şiddete uğrayan kadınların bunu hakedip haketmediği tartışılıyor; şiddete maruz kalanlar suçlanıyor, suçlular 'mağdur' ilan ediliyor. Şiddet, dinsel-geleneksel önyargılarla, cinsiyet ayrımcı politikalarla ve yasalar eliyle meşrulaştırılıyor.

Bizler ; çocuklarımızı, kadınlarımızı gericiliğin karanlığının teslim almasına izin vermeyecek, Ensar davasının ve diğer tüm taciz ,tecavüz ,şiddet davalarının takipçisi olacağız.Cinsel, Ulusal, Sınıfsal Sömürüye Hayır!  Evde, İşyerinde, Sokakta Cinsel Şiddete Son!”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°