Faile Meçhul cinayetler konferansı
Manşet Haber 15.01.2013 22:29:31 0

Faile Meçhul cinayetler konferansı

Faile Meçhul cinayetler konferansı

Adana(Ulus)--gazi_citirikAdana Barosu Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık, faili meçhul cinayetlerin ülkemizin köklü sorunlarından birini oluşturduğunu söyledi

Adana Barosu tarafından düzenlenen ‘Derin devlet olgusu ve faili meçhul cinayetler” konulu konferans 22 Ocak’ta yapılacak.

Baro Başkanı Çıtırık, Seyhan Oteli Balo Salonu’nda yapılacak olan ve  Kültür eski Bakanı Fikri Sağlar ile Gazeteci-Yazar Ümit Özdağ’ın konuşmacı olarak katılacağı “Derin devlet olgusu ve faili meçhul cinayetler” konulu konferansa tüm Adanalıları davet etti.

Baro Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık, tarihimizde faili meçhul olarak kalan onlarca siyasi cinayet ve toplumu derinden sarsmış olaylar bulunduğuna dikkat çekerek şöyle konuştu:

“Türkiye bir çok aydınını, siyaset  insanını, gazeteci-yazarını en verimli çağlarında faili meçhullere kurban vermiştir. Bu cinayet ve olayların incelenmesi ve üzerine gidilmesine rağmen bazen aşılamayan duvarlarla karşılaşılmıştır. Konferansımızı onurlandıracak olan Sayın Fikri Sağlar ve Sayın Ümit Özdağ bu konuda etkin ve bilgi sahibi kişilerdir. Konferansımızın bu anlamda faydalı olacağına inanıyorum. Tüm meslektaşlarımızı ve konuya hassas olan insanlarımızı bu etkinliğimize davet ediyorum”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°