'FAYDASI YOK GEÇ KALINMIŞ FİGANIN...'

'FAYDASI YOK GEÇ KALINMIŞ FİGANIN...'


“Faydası yok geç kalınmış figanın…”





Her duyduğumda etkiler beni.





Yaşamın eğrileri/ doğruları gözlerimin önünde belirir.





Candan Erçetin’in sesinden dizeler şöyle:





“Sitem etme haberi yok dağların





Gözlerini ellerinle bağladın





Faydası yok geç kalınmış figanın





Dünyada ölümden başkası yalan…”





***





Sokakları sessiz bir kentin çağrıştırdığı “yalandan” başka bir şey mi ki?





Bir corona virüsünün renk, dil, din, cinsiyet, varsıl, yoksul ayırmadan kıskacına aldığı dünyada yaşananları tanımlayanlar, her gün yeni bir “bulguyla” karşımıza çıkmış olsalar da şaşkınlıkları göz önünde.





Nerede, nasıl oluştuğu konusunda bile ikircikli tutumlarını gizleyemiyorlar.





Teknolojide, gelişmişlikte adlarını ön sıralarda yazdıranların “elleri/ kolları” bağlı!





Kapitalizm “çılgınlığın” yol ayrımında!





***





Bir haber spikeri, “korkmak gerekir” diyordu!





Korkunun nedeni corona virüs müydü, yoksa şarkının “faydası yok geç kalınmış figanın” dediği gibi, bu güne değin yaşananların “bedeli” mi?





Yaşam, yönetenlerin çılgınlıkları ile dopdolu!





Biraz daha varsıllık, biraz daha birilerinin üzerinde egemenlik, biraz daha hakların üzerinde etkinlik uğruna canlıya kıymak, doğayı katletmek, çevreyi bozmak için uğraşmak mıydı?





“Korkmak gerekir” deniyor da; corona virüsünün nedeni üzerinde düşünülmesi gerekmiyor muydu?





Doğal yapının yerine canlının üzerine abandırtılan “yapaylığın; beslenmeyle birlikte, gün içerisinde karşımıza çıkan her şeyde yaşamın içinde yer bulması, bundan da emekçiler dışında kalanların “çok” kazanması neden atlanır?





Asıl olan “korku” değil, olanlarla yüzleşmeli…





***





Şimdi zamanı gibi…





Devlet Bahçeli, sosyal medyadan yaptığı açıklamasında “gün birbirimize çatık kaşla bakma, darılma, küsme, mesafe koyma, sırt dönme günü de değildir” sözlerine yer verdi bugün.





“Gün”, öyle bir “gün” olmalı…





Koca alanları dolduran insan seli kendini evine kilitledi!





Ne bir başkasından corona virüs almayı, ne de taşıyıcıysa bir başkasına vermemek için…





Bununla bitmiyor!





“Evde kalmak” yetmiyor!





Yaşam nerede sürdürülürse-sürdürülsün “beslenme” gerçeği göz ardı edilemez!





Beslenemeyen temizliğine özen gösteremez! Temiz olmayan mutlu olamaz! Mutlu olmayan sağlıklı olamaz! Sağlıksız olunca da…





Yine  “faydası yok geç kalınmış figanın” anımsatacağım.





“Geç kalınmış” ağıtların, pişmanlıkların, haksızlıkların sonucu corona virüs!





***





Vücudun bir bölgesine özen gösterilmediğini düşünün…





Dünyayı bir “bütün” sayarak, yaşamını sürdürenlerin bir bölümünü yoksul ya da…





Özen gösterilmeyen bölgenin “tahriş” olma olasılığı ile, yaşamını sürdürenlerin sıkıntıları “aynı” etkiyi gösterir!





“Tahriş” vücudun başka bölgelerinin de cansızlaştırır, cılızlaştırır, salpa bırakır!





Yoksulluğun, “alım gücü” yoksunluğunun dünyaya vereceği etki bundan başka değil!





Konuştuklarım, “şakasına” söylediklerine inandığım “öyle” yaklaşım içerisindeler ki;





Geçtiğimiz günlerde açıklanan “paketin” olumlu yönlerini sayarken “en az emekli maaşı, emekliye verilen bayram ikramiyesinin öne çekilmesi” gibi maddeleri yinelediler!





Evlerinden çıkmaması yönünde açıklama yapılan emekliler için “paketle” verilenleri…





Yalnız bu değil; paketle emekçiye, üretimini durduran fabrikanın işçisine, köylüye, üreticiye “ne” verildiği de çok önemli…





Toplumda, yaşamı özenle düzenlemeyen katmanın “tahriş” edici etkisi unutulmakta!





***





Corona virüsü yapanı da, yapılanı da unutmadığı karantinaya alınan sayıdan, yaşamını yitirenlerden belli…





Karantinada bulunan bir magazin isim “çıkınca her şeyimi gözden geçireceğim” demiş.





Bu güne değin yaşadıklarının, yaptıklarının birçoğunun ne denli “yalan” olduğundan söz etmiş.





Şarkıda öyle söylemiyor mu?





“Faydası yok geç kalınmış figanın





Dünyada ölümden başkası yalan…”



Oktay EROL

23.03.2020 13:13:19

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI