FRANSIZ ÜNİVERSİTESİ İLE İŞBİRLİĞİ
DÜNYA 26.09.2016 18:52:07 0

FRANSIZ ÜNİVERSİTESİ İLE İŞBİRLİĞİ

FRANSIZ ÜNİVERSİTESİ İLE İŞBİRLİĞİ

Akademik çalışma ve konferans için Adana’ya gelen Fransa’nın Montpellier Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ziya Günata, Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Kibar’ı makamında ziyaret etti.

Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü’nün davetlisi olarak kente gelen Prof. Dr. Ziya Günata, Dış ilişkiler Birim Başkanı Prof. Dr. Harun Arıkan, Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Erten ve bölüm öğretim üyelerinden Prof. Dr. Turgut Cabaroğlu ile birlikte, Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Kibar’ı Rektörlük makamında ziyaret etti. Ziyarette bölümler arasında devam eden işbirliği yanında, Montpellier Üniversitesi ile diğer alanlarda da ortak çalışma ve işbirliği için görüş alışverişinde bulunuldu.
ÖĞRETİM ÜYELERİ VE ÖĞRENCİLERİNE KONFERANS
Prof. Dr. Ziya Günata, ayrıca Ziraat Fakültesi Akif Kansu Toplantı Salonu’nda Fakülte Dekanı Prof. Dr. Bülent Torun, öğretim üyeleri ve öğrencilerinde katılımı ile bir konferans verdi. Fransa’da Gıda Mühendisliği eğitim sistemi, Üniversite- Araştırma Enstitüleri- Sanayi arasında yürütülen işbirlikleri, araştırma konuları hakkında bilgi aktaran Prof. Dr. Günata, bir de “Pirinç Aroması” konulu sunumunu gerçekleştirdi.


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°