Fuarlar kent ekonomisinin gücüne güç katar
Manşet Haber 11.05.2015 22:13:26 0

Fuarlar kent ekonomisinin gücüne güç katar

Fuarlar kent ekonomisinin gücüne güç katar

Adana(Ulus)--sedat_kolcuoglu40 İlin kendine özgü ürünlerini “Yöresel Ürünler Tanıtım Günleri Fuarı” adı altında Adana’da yaşama geçiren  Kırsal Kalkınma ve Kırsal Yaşamı Destekleme Derneği (KIRSALDER) Başkanı Sedat Kolcuoğlu, kentlerin ekonomik gelişmesinin bir yolu düzenlenecek fuar’ların sayısını arttırmakla olur. Çünkü fuarlar kent ekonomisinin gücüne güç katar dedi.

Bir kent’in, bölgenin ekonomik kalkınma gösterebilmesi için fuarlar olmazsa olmazlardandır diye konuşan Kırsal Kalkınma ve Kırsal Yaşamı Destekleme Derneği (KIRSALDER) Başkanı Sedat Kolcuoğlu, yaptığı yazılı açıklamada “Ben Adana’da doğdum. Adana’da kazandım. Adanamızın geriye gidişine seyirci kalmak istemiyor, kalkınabilmesi için mücadele etmek istiyorum. Tüm Adanalı ve Adana’da yaşan insanlarında bu yolda çaba sarf etmesini istiyorum.  Adanamızın hatta bölgemizin kalkınabilmesi için farklı konularda tanıtım fuarları düzenlenmelidir. Fuarlar bir şehrin dışarıya açılan kapısıdır. Özellikle Adanamız da üreticilerimiz tarafından üretilen ürünlerin tanıtılmasında, pazarlanmasında en etkin yol fuarlardır. Adana’da yaşama geçirdiğimiz “Yöresel Ürünler Tanıtım Günleri Fuarı”nda Adana’da yaşayan insanların gösterdiği ilgi bizi haklı çıkarmıştır. 3-5 Haziran 2015 tarihlerinde Uluslararası İş ve Meslek Sahibi Kadınlar Federasyonu (BPW) Adana Kulübü ile MSK Fuarcılık ile işbirliğinde düzenleyeceğimiz “AGRİ-VIP Çukurova Tarım ve Hayvancılık Fuarı”nda toprağıyla, iklimiyle ve suyu ile büyük ölçekli arazilerde polikültür tarım yapılan bir imkana sahip olan Çukurova’mızın bu özellikleri ile gerek yurt içinin, gerek yurt dışının ihtiyaç duyacağı bitkisel ve hayvancılık ürünlerin üretim ve tedarik merkezi olabilecek büyük ölçekli işletmelere sahip olması özelliğini dikkate alarak,  Yönetimsel anlamda sektörel bir bakış oluşturmak, Yeni düşünce fikirleri geliştirmek, Yeni stratejiler oluşturmak, Birliktelik kültürünü oluşturarak, sorunlara ortak çözümler üretmek, ana amacımızdır” diye konuştu.

KIRSALDER Başkanı Kolcuoğlu, “Düzenleyeceğimiz “AGRİ-VIP Çukurova Tarım ve Hayvancılık Fuarı”nda Çukurova Dünya’nın Tarım Ticaret Merkezi Olabilir mi? Sorusuna yanıt aranacağı panelin yanı sıra Kavun Karpuz Sektör Buluşması, “Tarım Sektörü” Çukurovalı kadınların dünya ticaretindeki rolü ve dış pazarlarla entegrasyonu ve Kırsaldaki Kadınlar”, “Patates Üretiminde Bitki Pasaport uygulaması”, “Ziraat Bayileri Gözüyle Çukurova Tarımının Geleceği” oturumları düzenlenecektir. Konularında uzman konuşmacıların ve ilgili kurumların katılacağı panel ve forumlarla taraflar akademik olarak bilgilendirilecektir” dedi.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

35.8° / 20.3°