Gazetecilerden Bahar Konseri
Manşet Haber 19.04.2013 18:51:09 0

Gazetecilerden Bahar Konseri

Gazetecilerden Bahar Konseri

Adana(Ulus)--Çukurova Gazeteciler Cemiyeti (ÇGC) Türk Sanat Müziği Korosu, unutulmaz bir konsere imza attı. 15 Nisan 1975 yılında kurulan ÇGC’nin 38. Kuruluş yıldönümü kapsamında Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda sahne alan ÇGC korosu, “Bahar Konseri’nde misafirlere Türk Sanat Müziği’nden önemli eserler sundu.

gazetecilerkorusuKoro Şefi Uğur Türe’nin yönetiminde Sanat Güneşi Zeki Müren’in ölümsüz eserleriyle izleyenlerden büyük alkış alan ÇGC korosu, gazetecilere, yakınlarına ve davetlilere güzel bir bahar akşamı yaşattı.

Programda gazetecileri yalnız bırakmayan Adana Vali Yardımcısı Halis Arslan, koro şefi Türe ve koro üyelerine teşekkür etti. Gazeteci Nural Aktaş’ın sunumuyla gerçekleşen 38. Yıl konserine katılanlara teşekkür eden ÇGC Başkanı Cafer Esendemir ise, ÇGC Korosu’nun Türkiye’nin ilk ve tek gazeteciler korosu olduğunu söyledi. Gönüllülerin oluşturduğu koronun Adana’da birçok konsere imza attığını vurgulayan Esendemir, ÇGC’yi bugünlere ulaştıran eski başkanlar Çoban Yurtçu, Erdoğan Varol, Kurtar Çakın, Çetin Yiğenoğlu ve Tamer Ünal ile yönetim kurulu üyelerine minnettar olduklarını söyledi.

Konserde Vali Yardımcısı Arslan ve ÇGC Başkanı Esendemir, şef Uğur Türe’ye çiçek sundu. ÇGC Korosu’nun konseri ayakta alkışlandı.

 

 

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°