Gazetecilerin arasına ayrımcılığı sokmayın
Manşet Haber 7.12.2012 10:40:13 0

Gazetecilerin arasına ayrımcılığı sokmayın

Gazetecilerin arasına ayrımcılığı sokmayın

Adana(Ulus)--Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın gazetecilerin yıpranma haklarını yeniden iade edecek yasa tasarısı üzerinde yaptığı çalışmalar sırasında ortaya çıkan ‘sahada çalışan gazetecilere yıpranma hakkının iadesi, editörlere ise yıpranma hakkının verilmemesi’ tartışmalarına ÇGC’de dahil oldu.

ÇGC Başkanı Cafer esendemir, yönetim kurulu adına yaptığı açıklamada, gazetecilere erken emeklilik hakkını doğuran yıpranma yasası konusunda sadece sahada çalışan 'muhabir' ve 'kameramanlara' hakkın tanınıp diğer çalışanlara bu hakkın verilmemesinin adalet ve meslek ilkelerine, gazetecilik mesleğinin doğasına aykırı olduğunu ifade etti. Esendemir açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

“Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, alanda görev yapan muhabir, kameraman gibi çalışanların yıpranma payı kapsamına alınması, editörlük yapan meslektaşlarımızın ‘masa başı’ olarak nitelendirilmesi tartışmalarını üzülerek izliyor, öğreniyoruz. Bu fikir gazetecilik meslek ilkelerine ve doğasına aykırıdır. Gazetecilik mesleği, 24 saat zaman içinde yapılan, tehlikeli, stresli ve zamana karşı yarışılan bir meslektir. Editör olarak görev yapan meslektaşlarımız bu göreve gelene kadar alanda görev yapmış, muhabirlikten ve mesleğin çeşitli kademelerinden gelen kişilerdir. Muhabir alanda haberi yapar iken, editör ise haberin gazetede yayınlanmasına varana değin stres yaşayan, emek veren gazetecidir. Meslektaşlarımızı bu şekilde ayırmak doğru olmadığı gibi, ayrımcılık sonrasında ileride telafisi mümkün olmayan sakıncaları da beraberinde getirir. Bu nedenle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın, bu yasa taslağı öncesinde bizler gibi meslek kuruluşlarının da görüşlerine başvurup hazırlığı bu şekilde yapmalarının faydalı olduğu düşüncesindeyiz. Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yıllarca siyaset yapan bir kişi olarak gazetecilerin hangi koşullar altında çalıştığını bildiğini buradan bir kez daha hatırlatıyor, gazetecilerin yıpranma hakkının iadesinin meslekte ayrımcılık yapmadan ortaya konulmasını bekliyoruz.”

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

31° / 16.7°