GDO
GÜNCEL 4.08.2015 16:05:55 0

GDO'lu Ürün ithalatı çiftçiyi perişan ediyor

GDO'lu Ürün ithalatı çiftçiyi perişan ediyor

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Semih Karademir,  GDO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar)’lu ürün ithalatının üreticiyi perişan ettiğini belirterek, “Tarım ürünleri ithalatına karşı değilim. Ama önce kendi varlığımızın kıymetini bilelim. Kendi seviyelerimizi üst düzeye çekelim. Kendi topraklarımızı değerlendirelim. Üreticilerimize tam destek verelim. Ondan sonraki gelişmeleri takip edelim ve en sonunda ithalatı konuşalım. Yani, kendi seviyelerimizi gözden geçirmeden yapılan ithalat yerli üreticiyi öldürür” dedi.

Çukurova Bölgesi’ndeki verimli tarım arazilerinin beton yığınlarına dönüştürülmesine de tepki gösteren Semih Karademir, bu konuda sivil toplum örgütlerine büyük sorumluluklar düştüğünü dile getirdi. Karademir, “Bir kentte, odasıyla ve diğer sivil toplum örgütleriyle birlikte hareket edildiği sürece tarım arazilerine kimse dokunamaz. Elbette Toprak Koruma Kurulları’nın desteği ve vereceği karar da büyük önem taşıyor.” şeklinde konuştu

ZMO Adana Şube Başkanı Semih Karademir Günaydın Adana Gazetesi’nden Mustafa Özke’nin sorularını yanıtladı. Özke, Çukurova Bölgesi’ndeki karpuz ekiminden verimli tarım arazilerinin beton yığınlarına çevrilmesine kadar bir çok gündemi konuştuk. İşte, Karademir’in verdiği yanıtlar.

BU YIL KARPUZ NASILDI?

Çukurova Bölgesi'nde karpuz üretiminde rekolte istenilen seviyede oldu ama üretici dekar bazında bin lira zarar etti. Erkenci karpuz dekar bazında 800 ila bin lira arasında satıldı. Karpuz hasadının maksimum olduğu dönemde önce iklim şartları tüketimi olumsuz etkiledi. Ardından Ramazan ayı başladı. Bu dönemde de beklenen tüketim yapılmadı. Arz talebin üzerindeydi. Böyle olunca da üretilen karpuz tarlada kaldı. Olumsuz etkenler araya girmeseydi üretici zarar etmeyecekti ve istediği fiyata karpuzunu satacaktı. Ama be sezon beklenen olmadı.

ÇİFTÇİ UMDUĞUNU BULDU MU?

Hasat sezonunun sonuna geldik. İlk başlarda karpuzun kilo fiyatı tarlada 35 kuruşa kadar düştü. Bu sezon 800 bin ton rekolte bekleyişi ile yaklaşık 130 bin dekar alana karpuz ekildi. Talep olmayınca kilosu 2.5 lirayı bulan erkenci ürün karpuzun tarla fiyatı hızla geriledi. Süper marketlerde 1 ile 1.5 lira arasında satışa sunulan karpuz fiyatının tarlada 35 kuruşa düşmesinin geçiciydi. Havanın yağışlı geçmesi karpuza olan talebi düşürdü.  Elbette bu da fiyata yansıdı. Satışı azalan yaz meyvesi karpuzda, rekolte fazlalığından dolayı mahsul tarlada kalınca Çukurovalı çiftçi umduğunu bulamadı. Karpuz maliyetini dahi kurtarmadı.  Burada en önemli faktör; Türkiye’de tüm bölgelerde 2015 ikliminin, hasat döneminin başladığı Mayıs’ın 15’inden itibaren şu ana kadar serin ve yağışlı geçmesidir. Karpuzun tüketilebilmesi için doğal olarak havaların biraz daha sıcak olması gerekiyor. İnsanların sıcaklarda karpuza ihtiyaç ve talepleri doğal olarak artar. Bu arz talep ilişkisidir. Bu yıl karpuz üretimi artmış ancak talep azalmıştır. Karpuzun hasat döneminde iklimin serin ve yağışlı geçmesiyle de fiyatlar düşmüştür. Aşılı karpuzla ilgili basında yer alan haberler de doğru değil çünkü Çukurova’da aşılı karpuz ekimi kaçınılmaz bir ihtiyaçtan kaynaklanıyor.

AŞILI KAPRUZ HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİNİZ?

Maalesef Türkiye’de her önüne gelen kişi, karpuzun aşılı kabak olduğu şeklinde bir negatif enerji oluşturdu. Oysa aşılı karpuz 1950’li yıllardan bu yana tüm dünyada kullanılıyor. Bizim ülkemizde de karpuzun aşılı olmaması gibi bir durum yok. Bunun bizce başka bir yolu da yok. Çünkü karpuzun ekim alanlarında toprak kökenli hastalıklar, karpuzun yetişmesine engel oluyor. Biz de bunun önüne geçmek için aşılı karpuz kullanmak durumundayız. Türkiye’de aşı sadece karpuzda değil domates, biber, patlıcan ve salatalık gibi birçok tarım ürününde kullanılıyor.  2013 ve 2014 döneminde mevsimin sıcak olmasından dolayı karpuza talep çok olduğundan üretilen karpuz tamamen satıldı. Bu karpuzlar da tamamen aşılı karpuzlardı ancak o zaman aşılı karpuz hiç gündeme gelmedi.

GDO’LU ÜRÜN İTHALATINI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?

Savaş çığırtkanlığının yapıldığı bir dönemde Türkiye'deki mısır ve soya açığını kapatmak için DGO (Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar)'lu mısır ithalatı destekleniyor. GDO'lu soya ithalatı destekleniyor. 2013 yılında GDO'lu ürünler ile ilgili Biyogüvenlik Kurulu'na yapılan başvuru ret ediliyor. Sonra tekrar bir başvuru daha yapılıyor. İki soya ve üç mısır çeşidi için müsaade ediliyor. Gen ithalatına müsaade edildi ve bu da Biyogüvenlik Kurulu'ndan geçti. Geçen yıl 1.4 milyon ton mısır ithal edildi. Tamam, soyanın tamamını üretemiyoruz, soyaya ihtiyacımız var. Ben tarım ürünleri ithalatına karşı değilim. Ama önce kendi varlığımızın kıymetini bilelim. Kendi seviyelerimizi üst düzeye çekelim. Üreticilerimize tam destek verelim. Ondan sonraki gelişmeleri takip edelim ve en sonunda ithalatı konuşalım. Yani, kendi seviyelerimizi gözden geçirmeden ithalat yerli üreticiyi öldürür. Türkiye'de 85 milyon dekarlık bir alanın 56 milyon dekarını suluyoruz. Bu alan içerisinde 1.5 milyon dekarlık bir mısır alanına ihtiyacımız var. Bunu sağlarsak sorunumuz kalmaz. Alan ihtiyacımız soya, mısır ve pamuk için de geçerli. Bu alanları sağlayabilirsek ki sağlarız, kimseden ithalat yapmamıza gerek kalmaz.

TARIM GİRDİLERİ PAHALI MI?

Türkiye üzerinde büyük oyunlar oynanıyor. Bugün, 3 milyon hektarlık bir tarım alanında üretim yapılmıyor. Bu alanı tarım dışında bıraktık. Üreticileri ürün bazında desteklemezseniz ve en pahalı girdileri kullanırsanız bunun sonucu nereye varacak. Yüksek girdi, ucuz ürün üretim alanlarının terk edilmesi anlamına gelir. Ki gelinen noktada burası. Üretici desteklenmedi, yüksek girdi karşısında ürününü ucuza satıldı. Üretici de arazilerini terk etti. Bu konuda Soma'yı örnek gösterebiliriz. Soma'lı üreticileri topraktan uzaklaştırdılar. Topraktan uzaklaşan üretici madene yöneldi. Bir anlamda, topraktan uzaklaştırdığımız üreticileri Soma'da toprağın altına gömdük. Devlet tarımdan elini çekerse olmaz. Devlet üreticisini ithalata boğdurursa olmaz. Çünkü devlet halkının beslenmesinden sorumludur. Tarım da stratejik üründür. Sen kendi üreticini desteklemezsen, uluslararası piyasalar senin stratejik ürünlerine müdahale eder.

VERİMLİ TARIM ARAZİLERİ NEDEN BETONLAŞIYOR?

Son yıllarda verimli tarım arazileri ranta kurban ediliyor. Tarımda kopmalar ve çökmeler yaşanıyor. Bunun önüne bir an önce geçilmelidir. Tarım bitirilme noktasına getirildi. Nasıl getirildi. Ne kadar verimli arazi varsa, beton yığınlarına teslim edildi. Türkiye'de Toprak Koruma Kurulları var. Daha önce bu kurullar Köy Hizmetlerine bağlıydı. Sonra İl Özel İdarelerine devrildi. Daha sonra da Belediyelere verildi. 1. sınıf tarım arazilerinin kullanımı konusunda Tarım Koruma Kurullarının verdiği karar büyük önem taşıyor. Bağımsız bir kurul her zaman iyidir ve bu kurul verimli arazilerin beton yığınlarına çevrilmesine her zaman engel olur. Adana Ceyhan istikametinde 650 dekarlık bir arazi vardı. Toprak Koruma Kurulu, Büyükşehir Belediyesi'nin bu arazi üzerindeki başvurusunu ret etti. Bu kararı verenlere torunlarımız ve yarınlarımız adına teşekkür ediyoruz.

ŞEKER VE TÜTÜN ÜRETİMİ NASIL?

Türkiye'de 2002 yılından bu yana iktidarların şeker ve tütün ürünlerine yönelik politikalarından dolayı yerli üreticiler büyük zarar etti. Yoksa Türkiye şeker ve tütünde gerçekten verimli bölgelere sahip ve iyi bir üretici.  Uluslararası pazarlarda glikoz şurubu kullanılıyor. Bu da mısır üretimini tetikliyor. Uluslararası pazarların fazla ürünleri bir yolunu bulup Türkiye'ye pompalanıyor. Örneğin tekeller mısır pompalıyor. İthalatın kapısı sonuna kadar açılınca yerli üretici perişan oluyor. İktidarın tarıma yönelik bazı politikaları yanlış. Ülkede mahsul pahalandığında ithalata gidilirken para etmediğinde ise zarar eden çiftçi için hükümet kılını kıpırdatmıyor. Tekel fabrikalarını kapatırsan, şeker ve tütün üretimini azaltırsan, insanlarını nerede istihdam edeceksin. Uluslararası piyasaların ithalat çılgınlığı ülkemizdeki istihdam sorununu da tetikliyor.

 

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.8° / 13.8°