Geleceğe Mektup Yazdılar
Manşet Haber 20.06.2016 16:09:17 0

Geleceğe Mektup Yazdılar

Geleceğe Mektup Yazdılar

Adana Barosu öncülüğündeki sivil toplum kuruluşları,  Adana ve bölge illerde kurulması planlanan 7 termik santralin iptali için idare mahkemesine dava açtı, ardından da yaklaşık 2.5 metre uzunluğunda ve 200 kilo ağırlığındaki mermere küresel ısınma ile ilgili mücadele ettiklerini anlatan 'Geleceğe mektup' başlıklı yazı yazarak toprağa gömdü.gelecege_mektup_baro (1)

Adana Barosu, Adana Tabip Odası, Ziraat Mühendisleri Odası, ÇETKO ve Türkiye Barolar Birliği temsilcileri bugün Adana Adliyesi önünde toplandı. Adana ve çevre illere yapılması planlanan 7 kömürlü termik santralin iptali için idare mahkemesine dava açan sivil toplum kuruluşları daha sonra Adana Barosu'nun sosyal tesislerine geçti. Sivil toplum kuruluşları, bir mermere 'Geleceğe mektup' isimli bir yazı yazdırdı. Mektupta, küresel ısınma ve dünyanın devamlığı açısından yaptıkları mücadelelerden sözeden sivil toplum kuruluşları, yazıyı şöyle sonlandırdı:
'Belki yüzlerce belki binlerce yıl sonra bu yazı bulunduğunda, tüm insanlığın yaşayabileceği felaketleri öngören ve engellemek için çaba gösteren bizim gibi insanlar ve örgütlenmeler olduğunu bilmenizi isteriz. Bu tabletin bulunmasına yol açabilecek iklim felaketlerinin gerçekleşmemesi dileğiyle.'gelecege_mektup_baro (2)
“ASLINDA GÖMÜLEN İNSANLIK!”

Burada konuşan Adana Baro Başkanı Av. Mengücek Gazi Çıtırık, 'Bugün insanlığa önemli bir kayıt düşüyoruz. Milyarca yıldan beri dünya üzerinde devam eden yaşantının, yine insan eliyle nasıl katlediliği, insanın güzellikler, mutluluklar içerisinde yaşayabilme yerine doğaya ve hem cinsi olan insana nasıl zarar verdiğini, yıkımlarla, savaşlarla, doğal afetlerle hep birlikte görmekteyiz' dedi.
Av. Çıtırık, şöyle devam etti:gelecege_mektup_baro (3)
'Herkesin sağılıklı dengeli bir çevrede yaşam hakkına sahip olduğu, herkesin çevre kirliliğini önleme konusunda devlet ve yurttaşın üzerine önemli yükümlülükler düşmektedir. Tüm katılımcılar olarak gerek ülkemizde gerekse bölgemizi doğrudan ilgilendiren, Nükleer Santraller ve Termik Santrallerin insan sağlığına ve çevreye bırakacağı olumsuz etkilere karşı gelecek kuşaklara yaşanabilir bir Dünya teslim edebilmek için duyarlılık göstermekteyiz. Bu konuda basın açıklamaları, paneller düzenliyor ve aynı zamanda da hak arayışlarını yapıyoruz. Bugün 7 tane daha termik ve nükleer santrallerin lisans iptal davasını açtık. Gelecek kuşaklara da bu durumu hatırlatmak için, o günlere bir işaret oluşturabilmek için aslında insanlığı bugün gömüyoruz. Adana Baro Başkanlığı ve demokratik kitle örgütleri sizlerin karşınıza çıktık. Yaşanabilir bir dünya için sesimiz daha gür çıkmaya devam edecektir”
Mermer kaideye yazılı “Geleceğe mektup” daha sonra Adana Barosu sosyal tesislerinin bulunduğu araziye gömüldü. Adana Baro Başkanı Mengücek Gazi Çıtırık, Tabip Odası Başkanı Ali İhsan Öktem, ve Ziraat Mühendisleri odası Semih Karademir, yaptıkları konuşmalarda küresel ısınma ile mücadelelerinin artarak devam edeceğini söyledi.

 

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

35.8° / 20.3°