GENÇLER HEM KAYGILI, HEM UMUTSUZ…
Manşet Haber 20.05.2021 13:09:30 0

GENÇLER HEM KAYGILI, HEM UMUTSUZ…

GENÇLER HEM KAYGILI, HEM UMUTSUZ…

 

 

Dün 19 Mayıs’tı…

Atatürk’ün hem Samsun’a ayak bastığı, hem de Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı gün…

Salt ülkemiz adına değil, dünyadaki birçok olayı yönlendirecek güçte olması adına “önemli” bir gün.

Bir ulus dökülmüş yapraklarından, su görmemiş topraklarından, inançlarından yeniden doğarken; bu bölgede “gelecek” beklentileri olanların başlarının öne eğildiği/ halkın birlik olarak gösterdiği duruş karşısında yenilgiyi benimsedikleri bir gün…

Ulu önder Atatürk, bu günün önemini unutturmamak adına “gençlere” bırakmıştır!

Gençler…

Öyle yaşı onsekiz, yirmi, otuz olan değil; “yapacaklarım var” diyebilen, enerjisi olan, “katma değerli” düşünebilen herkes…

Dün, “ne güzeldi” öyle; “gençlerin” önüne dikenli çalılar/ cam kırıkları/ umuttan kırpıklar atanlar bile öyle güzel söz ettiler ki…

“Atamızın gelecek güvencesi” diyen de vardı, “gençler geleceği şekillendirecek” diyen de vardı, “gençlik bizim geleceğimiz” diyen de…

Ne hoş değil mi?

Varsıl, kuş sütü eksik sofraların kıyılarını zapt edenler, yanından/ köşesinden uzanacak “gençlerin” gözlerini perdeleyenler, umutlarını çalanlar, eğitim adı altında açtıkları üniversitelerde gençlerin becerilerini kundakyanlar, kapı eşiğinde uyutanlar, çalışmadan yaşamanın yollarını aramaya itenler, iş kapılarını tıkayanlar, çalışanı işten atanlar…

Hangisini sayayım bilmiyorum; 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle “yaptıkları/ uyguladıkları/ gerçekleştirdikleri” gibi olmayan öyle çok “güzel” söz söylediler ki…

Necmettin Erbakan yaşamış olsaydı “sizi gidi kandırıkçılar sizi” derdi büyük olasılıkla!

Bugün salt “muhalefet” ya da salt “gençler” değil; “iktidar” da dört gençten birinin işsiz olduğunu, bu olgunun gelişmekte olan bir ülke için “yıkım” anlamına geldiğini biliyor!

Belli zaman aralıklarıyla İstanbul Planlama Ajansı anketler düzenliyor; öyle “iktidarı” rahatlatmak için, yaşamla çelişen sonuçlar açıklayan TÜİK verileri gibi değil bu, daha gerçekçi…

Anketteki verilere göre, “gençlerin yüzde 34,3’ü bir yıldır, yüzde 65,7’si bir yıldan uzun bir süredir iş aramadıklarını” söylemişler!

Gençlerin yüzde 16,4’ü beş yıl içerisinde hiçbir amaçlarının gerçekleştiremeyeceğini düşünüyormuş!

Yine gençlerin 10 üzerinden mutluluk beklentilerinin 4,1, yaşam memnuniyetlerinin 4, umutlarının 3,7, kaygı düzeylerinin ise 7,7 olduğu görülmüş!

Araştırmanın genel sonucu şu: üniversiteli gençler hem kaygılı, hem de umutsuz…

Dün 19 Mayıs’tı…

Günlerini, aylarını, yıllarını kaygılı/ umutsuz geçiren “gençlere” o denli güzel sözler söylendi ki;

İşin ilginç yanı; “söylediklerine” kendiler de inanmadı, “söz” olsun diye konuşuldu, “gençleri” biraz daha yaşamın kıyısından düşürmek için sözler uzatıldı!

Asıl işin “gerçek” yanı şu; “gençler” ne söyleyenlere inandı, ne de günün önemine odaklanabildi!

Kuş sütü eksik olmayan sofranızın yakınlarından yine “gençleri” uzak tutmasını bildiniz;

Gerçekten iyi misiniz?

 

ÜRETİMDEN KOPUŞ…

“Gençlik” deyince…

Son yapılan bir araştırmaya göre, “gençler” kolay yoldan kazanmanın yollarını arıyormuş!

Bankaların “yatırım” departmanları, borsadaki kağıtlar, sanal para/ bitcoin üzerinde yapılan işlemlerle elde edilen kazanımlar…

İnsanlar “gençlik” dönmelerini yaşarken, “kendilerinden” daha iyi koşullarda yaşamlarını sürdürenleri görmeden yapamaz!

Adına “kıyaslama” mı denir, “eşitleme” mi denir, “hak” mı denir; zaman zaman tartışma konusu olsa da…

Gecesini gündüz sayarak “ekmek” arasına “katık” ararken, “hiç çalışmadan” şatafat içinde yaşayan şımarık patron çocuklarını/ akranlarını görmeden/ düşünmeden yapamaz!

“Şatafat” içinde yaşayabilmenin “yollarını” sorgular!

Yaşamlarını “bolluk” içinde geçirenler nasıl kazanıyorlardı, ne yapıyorlardı, insana nasıl bakıyorlardı, toplumsal ilişkileri nasıldı, duyguları hangi yöne everikti…

Ne yaparlarsa/ yapsınlar; boğaza dek bataklığa/ yolsuzluğa bulanmış olsalar da “saygın karşılanışları”, sözlerinin “dinlenişleri”, sistemin “koruyuculuğu” gözden kaçmaz, “gençliğin” belleğinde iz bırakır!

Sistem, sistemin “yeni” varsılları/ yakınları/ akıl almaz harcamaları/ sokak cakaları, “gençlik” üretim yapsın istemez; üretim yapanın, üretimi yaşam biçimi olarak benimseyenlerin bunların hiçbirine gereksinimi olmayacağını bilir…

Ancak sistem, toplumu “üretim” olgusundan uzaklaştırmış, toprağını işleyemez/ suyunu kullanamaz/ değerlerini düşünemez etmişse eğer…

Düşünürün dediği gibi, “bilinç yaşamı değil, yaşam bilinci” oluşturmaya başlamışsa…

“Gençlik”, daha “varsıl” koşullarda yaşamak ister; hakkıdır da…

“Gençler”/ bankaların “yatırım” departmanları, borsadaki kağıtlar, sanal para/ bitcoin üzerinden yapılan işlemlerle, “üretim” adına iz taşımayan yaşam biçimini sürdürmeye iteklenirken; toplum yaşamında oluşan “yıkılışın” gelecekte karşılaştıracağı “olgu” öngörüleri zorlamadıkça “kaygıların” daha büyük boyut alacağı gözden kaçırılmaktadır!

Salt bugün için değil, yıllar öncesinden “arıları yaşat ki yaşayasın” öngörüsünün söylenmiş olması aslında “bugün” ne yapılması gerektiğini de anlatıyor!

“Gençler” üretimden uzaklaştırılıyor!

 

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

24.9° / 14.2°