Beyin boşluk kabul etmiyor. Ne düşündüm, neler geçti aklımdan bilmiyorum. Birden buraya gelmişim.
Hasan Basri Akgiray, emekli İstanbul Cumhuriyet Savcısı, eski milletvekili. Anılarını bir kitapta toplamış: ‘GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ. Çürümüşlüğün DP iktidarında başladığını söylüyor.
1950'de DP'ye oy vermiş çünkü ‘‘yargı bağımsızlığı, basın özgürlüğü, aydınlık ufuklar’’ vaatlerine inanmış. Ama oy verdiği parti, amansız bir karşı devrimci olup çıkmış ve ‘‘Devlet benim,’’ diyerek, bir sürgün furyası başlatmış, yargı bağımsızlığını yok etmiş.
Ülkeyi 27 Mayıs 1960'a getiren süreci şu başlıklarla anlatıyor, Akgiray.
- Siyasi hatalar, olumsuz tutkular... Korkular, kuşkular.
- Silahlı Kuvvetlerde görülmemiş bir tasfiye ve kimi generallerin görevden alınıp emekli edilmesi...
- Atatürk devrimlerinin yararlı-yararsız diye ayıklanması
- TBMM'den onay alınmadan Kore'ye 4.500 kişilik bir askeri birlik gönderilmesi...
- Halkevlerini kapatarak, iktidarın aydınlanmaya karşı olduğunu göstermesi.
- CHP'nin tüm mal varlığına el konulması ve Kırşehir'i cezalandırmak amacıyla ilçeye dönüştürülmesi…
- Yüksek yargıçlar ve kamu görevlilerinin keyfi kararlarla emekliye sevk edilmeleri...
- Menderes ve Zorlu'nun planlamasıyla, 6-7 Eylül olaylarında azınlıklara ait işyerlerinin tahrip edilmesi, mallarının yağmalanması sonucu uluslararası saygınlığımıza gölge düşürülmesi...
- Topkapı Olaylarında İsmet İnönü'yü öldürme girişiminde bulunulması.
- Halkın, ‘vatan cephesi', ‘nifak cephesi' biçiminde cephelere bölünmesi
- Yargı görev ve yetkileriyle donatılmış, 15 DP milletvekilinden oluşan “Tahkikat Komisyonu”nun kurulması...
Ve İsmet İnönü'nün yaptığı konuşmanın yayımının hükümetçe yasaklanması. İşte o konuşmanın son bölümü: “Biz demokratik rejim dedik. Demokratik rejim kurulmuştur. Şu demokratik rejimi, istikametinden ayrılıp, baskı rejimi haline getirmek tehlikeli bir şeydir. Bu yolda devam edersiniz; ben de sizi kurtaramam.”
Kurtaramadı zaten, 39 gün sonraihtilal oldu.
Dedim ya beyin boşluk kabul etmiyor. Bu sefer de Mehmet Akif’e sıçradı. Onu da anmadan geçmeyelim.
'Geçmişten adam hisse kaparmış. Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa, yarım hisse mi verdi?
'Tarihi 'tekerrür' diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”
