GERTRUDE BELL

GERTRUDE BELL

1868 doğumlu.Kadınların okutulmadığı o yıllarda Oxford Tarih Bölümü'nü iki senede bitirdi. Hem de birincilikle. Dağcı, tarihçi, yazar, dilbilimci, arkeolog, kaşif, fotoğrafçı. Churchill ile yakın ilişkileri oldu. Cetvelle  Ortadoğu ülkelerinin sınırlarını çizen, ülkelere kukla krallar oturtan bir kadındı

Alplerin hiç tırmanılmamış tepelerine tırmandı. Yakalandığı fırtınada bir ipin ucunda tam 53 saat asılı kaldı. Cesareti ve dirayeti ekibe güç verdi ve herkes kurtulmasını sağladı. Bugün o tepenin adı Gertrude Tepesi.

At sırtında  Irak ve Suriye’yi boydan boya geçerek, inceledi ve Aşiretleri, nüfus yapılarını, kervan yollarını, su kuyularını, yer altı ve yer üstü  zenginliklerini tespit edip haritalarını çizdi.

Fransızca, İtalyanca, Almanca, Türkçe, Kürtçe, Farsça ve Arapçayı bildiği için Ortadoğu’da yüzlerce aşiret ve kabileyle kolayca ilişki kurarak, birbirine düşman edebileceği ve Osmanlı’ya karşı  ayaklandırabileceği kabileleri belirledi.

Arap Dünyası'nda öyle bir saygı ve sevgi uyandırdı ki,  'Irak'ın Taçsız Kraliçesi', 'Çöl Kraliçesi' ya da 'El-Hatun' gibi unvanlarla anıldı. Osmanlı’da ise “Çöl Şeytanı” adıyla tanındı. Arap ders kitaplarında hala 'kahraman kadın' olarak okutuluyor.

Arkeolojik çalışmalar yapma bahanesiyle bütün bir Ortadoğu’yu gezdi, bulduklarını İngiliz çıkarlarına uygun gelecek şekilde çarpıtarak, her aşireti,“Burası sizden bir parça, sizin aslınız,” diye tahrik etti ve hep başardı.

Arap isyanlarının örgütlediği gibi,  Lawrence’ı da yetiştirdi. Lawrence’ı manevi oğlu kabul ediyordu.1919 yılında bugünkü Irak’ın sınırlarını Bağdat’taki ofisinde belirledi.

Suriye tahtından indirilmiş olan Faysal’ın Irak kralı yapılması için Winston Churchill’i ikna etti. Galiba biraz zor olmuştu ki günlüğüne, 'Bir daha kral yaratma işine katiyen bulaşmayacağım, sinirleri çok yıpratan bir iş,” diye yazdı.

Dick Doghty-Willie adlı bir binbaşıya aşık oldu. Binbaşı evliydi ve Gertrude’ün aşkına karşılık vermiyordu. Çanakkale’de savaşırken, bir Türk askeri tarafından vuruldu. Gertrude Gelibolu yarımadasına özel izinle girdi ve sevgilisinin mezarı başında intikam yemini etti.

Düzenli olarak günlük tutuyordu. En son,”Burada çok yalnızım, bu yalnızlıkla çok fazla devam edemem,’’ diye yazdı ve 1926'da, 58 yaşındayken aşırı dozda uyku ilacı alarak intihar etti.

SEVİN, VEYA SEVMEYİN. ÜLKESİ İÇİN ÇALIŞTI VE VATANDAŞLARI ÇOK SEVDİ,

  • FİLMİ BİLE YAPILDI. “QUEEN OF THE DESERT- ÇÖL KRALİÇESİ”. NICOLE KIDMAN OYNADI. BİZ DE NE OLDUĞUNU BİLMEDEN HAYRANLIKLA SEYRETTİK.

  • BİZİM İSTİKLAL SAVAŞI KAHRAMANLARIMIZ GİBİ UNUTULUP GİTMEDİ, YANİ.


 

 

 

 

25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

17.01.2021 10:48:22

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI