GMO’dan gıda terörü uyarısı
Manşet Haber 4.09.2012 11:12:53 0

GMO’dan gıda terörü uyarısı

GMO’dan gıda terörü uyarısı

Gıda Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Doç. Dr. Işıl Var, gıda sahtekârlığını gözünü para hırsı bürümüş insanların estirdiği terör olarak yorumladı.
GÜNAYDIN Adana Gazetesi’nden Vural Köse’nin haberine göre, Bal, yumurta, sucuk gibi gıda ürünlerindeki ortaya çıkarılan sahtekârlıkların “gıda terörü” olduğunu dile getiren Gıda Mühendisleri Odası Adana Şube Başkanı Doç. Dr. Işıl Var, yaşamsal olarak bilinçleri düşük, gözünü para hırsı bürümüş cahil insanların gıda terörü estirdiğini söyledi. Organik tarımın desteklenmesi gereken bir proje olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Var, Türkiye’nin buna hazır olmadığını savundu.

EĞİTİM ŞART
Gazetemizin sorularını yanıtlayan Doç. Dr. Var, geçtiğimiz aylarda Tarım Bakanlığı’nın gıda ürünlerinde sahtecilik yapan firmaları teşhir etmesiyle birlikte kamuoyunun gündemine oturan gıda sahtekarlıklarını “gıda terörü” olarak adlandırdı.
Kafası iyi çalışan ancak, işin sağlıklı yanına yönelmek yerine insan sağlığını hiçe sayarak sadece para kazanmak için aklını sahtekarlık yönüne sapan insanlar bulunduğunu belirten Doç. Dr. Var, bunu önlemenin yolunun eğitimden geçtiğini vurguladı.

BİLİNÇ DÜZEYİ BİRKAÇ GÜNDE ARTMAZ
Gıda terörü konusundaki toplumsal bilinç düzeyinin birkaç gün içinde düzelmesinin mümkün olmadığını anlatan Doç. Dr. Var, on yıl öncesine kadar yumurtaların marketlerde oda sıcaklığında satışa sunulduğunu anımsatarak, “Yılmadan usanmadan bu işe gönül veren arkadaşlarımızla, eşlerimizle birlikte bireysel çabalarla bugün yumurtalar artık marketlerde buzdolaplarında satılıyor” dedi. Gıda terörünün insan var oldukça olacağını belirten Doç. Dr. Var, Türkiye’de bu durumun biraz daha yoğun olduğunu ve günümüzde daha fazla ön plana çıktığını kaydetti.

TÜKETİCİ BİLİNÇLENİRSE ONLAR DA UYAR
Kadınların iş yaşamında yer almasının, teknolojideki hızlı ilerlemenin ve hazır yiyeceklere karşı talebin artmasının gıda sahtekarlarının iştahını kabarttığını ifade eden Doç. Dr. Var, “İyi üretim yapanlar var ama ‘Orada rant var. Bu işi neden yapmayalım’ diyen bilinçsiz üreticilerle karşı karşıya kalıyoruz. Asıl terörü yaratanlar da onlar. Yaşamsal olarak eğitimde eksikleri olan insanlar. Yani yaşam bilinçleri, görüşleri yok. Akıllarındaki tek şey para olan insanlar bunları bize yapıyor. Tüketiciler bilinçlenirse onlar da uymaya başlarlar” diye konuştu.

TÜRKİYE ORGANİK TARIMA HAZIR DEĞİL
Organik tarımın desteklenmesi gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Var, Türkiye’nin organik tarıma neden hazır olmadığını ise şöyle anlattı:
“Yan yana iki parselden bir tanesinde ilaçlı ürün üretiliyor, iki adım ötesinde ise bir başka üretici organik üreteceğim diye uğraşıyor. Doğanın bir gerçeği var. Arılar, böcekler, rüzgar gibi faktörler sayesinde polenler oradan oraya uçuşurlar. Dolayısıyla siz istediğiniz kadar ‘Ben ilaçlamadım’ deyin. Yan taraftaki parselde eğer ilaçlama yapılmışsa, o ilaç organik ürettiğinizi iddia ettiğiniz parselinize de gelecektir. Aynı şey GDO’lar için de sözkonusu. Organik olabilmesi için öyle bir bölge ayrılacak ki orada hiçbir şekilde tarım ilaçlı yapılmayacak.”

GEREKTİĞİ ZAMAN GEREKTİĞİ KADAR İLAÇ KULLANILMALI
Tamamıyla organik bir üretimde hiç ilaç kullanılmadığı yönündeki iddiaları inandırıcı bulmadığını aktaran Doç. Dr. Var, burada da bir sahtekarlık olduğunu öne sürdü. Doç. Dr. Var, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çünkü bir şekilde ürünü böceklere, kuraklığa, hasta eden sineklere karşı korumanız lazım. Organik tarımla ilgili çok boşluk var. Organik tarım deyince insanların akıllarına hiç ilaç kullanılmamış ürün geliyor. Bu olanaksız bir şey. Kaç kişi kurtlanmış ürünü evine getirir iki gün sonra da çöpe atar. Orada da bir takım dengeler, organik tarımın yapılış şekilleri, daha çok tohumdan kaynaklanan iyileştirmeler var. O tohumların o ilacın görevini gören dirençlilik genleri var. Hijyenik koşullarda ve dozunda ilaç kullanılarak yapılınca biraz daha gübresiyle, toprağıyla, her şeyiyle yani sadece gerektiği zaman, gerektiği kadar ilaçlama yaparsak o zaman evet organik ürünlere ihtiyacımız var” şeklinde konuştu.


YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°