GÖKÇEN EFE

GÖKÇEN EFE

1891 yılında Ödemiş'in Ayasurt köyünde dünyaya gelir. Sekiz yaşındayken annesini kaybeder. Mecburen, köylülerin hayvanlarına çobanlık yapmaya başlar. Gözlerinin sarı - yeşil olması nedeniyle köylüler onu '' Gökçen '' diye çağırmaya başlar. Asıl adı Hüseyin unutulur.
On iki yaşındayken bir gün ünlü efelerinden Çakırcalı Mehmet gelir. Gökçen'in çobanlığını yaptığı sürünün sahibi Hacı Mustafa'dan için bir kuzu ister. Gökçen elindeki değneği sallayarak,
- “Erkeksen gel, sen al,” diye cevap verir. Çakırcalı şok olmuştur:
-“Bekle. Biraz daha büyü, seni yanıma kızan olarak alacağım,” diyerek, Gökçen’in cesaretine saygısını ifade eder.
Aradan sekiz yıl geçer. Çakırcalı sözünü unutmamıştır. Gökçen'i dağa çağırır. Gökçen evlenmiş çocuk sahibidir. Ama hiç düşünmeden ve Çakırcalı’yla dağa çıkar.
İki hafta sonra Çakırcalı vurulunca lider efe olur ve üç yıl dağlarda dolaşır. Hiç kimseyi fidye için kaçırmaz, kolluk kuvvetlerine saldırmaz, kimsenin canına, malına, ırzına dokunmaz, dokundurmaz. Bu süre içinde sanki Milli Mücadele için hazırlık yapmıştır.
1914 yılında, İttihat ve Terakki’nin İzmir Sekreterliğini yürüten Celal Bayar'ın aracılığı, İzmir Valisi Rahmi Bey'in izniyle dağdan iner ve ailesiyle birlikte Fata'ya yerleşir.

Celal Bayar bölgede milli mücadeleyi organize etme çalışmalarına başlar ama ölü veya diri yakalanması için başına ödül konmuştur. Gökçen Efe Celal Bayar'ı Fata'da saklar.
Gökçen Efe Kurtuluş Savaşı yıllarında hemşerisi Halil Efe'yle birlikte halkı örgütleyerek çete kuvvetleri oluşturur. Yunan sınır karakollarına ve Fata'daki merkez karakoluna saldırılar düzenler. Bu saldırılarla hem düzenli ordunun kurulmasına zaman kazandırır, hem de Yunan ordusunun ilerlemesini de engeller.
Yunanlılar Gökçen Efe'yi dağdan indirmek için çeşitli girişimlerde bulunsalar da başarılı olamaz. Başını getirene ödül koyarlar, yine başaramazlar.
Gökçen Efe hastalanır. 16 Kasım 1919 yılında, Göcen Dağı'nda, 5.000 kişilik bir Yunan ordusuyla hasta hasta savaşırken şehit düşer.
Gökçen Efe’nin ablası Ümmü Hanım, olaydan tam beş ay sonra kardeşinin cesedini aramaya çıkar. Uzun aramalardan sonra cesedi bir çalı dibinde bulur. Ceset hiç bozulmamıştır. Geceleri oraya vahşi hayvanların inmesine rağmen onlar da görememiştir. Zeybek kıyafetleri de üzerinde aynen durmaktadır. Sadece yüzü hafifçe esmerleşmiştir.
Ümmü Hanım’ın dizlerinin bağı çözülür ama metin olmak zorundadır. Karşısında Kuvayı Milliye’nin bir kahramanı durmaktadır. Kızı Vesile ile 25 – 30 cm derinliğinde bir çukur kazar, kardeşini oraya gömer. Üstüne çalı çırpı yığarak kenarlarını taşla örer.
Gökçen Efe, bu mezarda 51 sene 22 gün yatar. 24 Mayıs 1974’te kıymet bilenlerce mezarı açılır ve Kaymakçı’da Maşattepe’ye yaptırılan bir anıt mezara taşınır.
Cumhuriyetin ilanından sonra kahramanlıklar nedeniyle, Fata bucağının ismi Gökçen olarak değiştirilir ve adına da bir türkü yakılır.
GÖKÇEN EFE VE BENZERLERİ,
• ADIYLA, ANILARIYLA, YİĞİTLİKLERİYLE YAŞAYAN GERÇEK KAHRAMANLARIMIZ.
• BEN “GERÇEK” DİYEYİM, SİZ ANLAYIN NE DEMEK İSTEDİĞİMİ.
İŞTE ADINA YAKILAN TÜRKÜ BİLİYORSANIZ SÖYLEYİN. BİLMİYORSANIZ BULUP DİNLEYİN...ÇOK BEĞENECEKSİNİZ.
Gökçen efem iner gelir inişten.
Her yanları görünmüyor gümüşten.
Gökçen efem şimdi gelir döğüşten.
Gökçen efem efelerin efesi.
Altın gümüş para dolu kesesi.
Gökçen efem efelerin efesi.
Altın gümüş para dolu kesesi.
Bozdağı’ndan gelir onun gür sesi.
Gökçen efem efelerin efesi.
Altın gümüş para dolu kesesi.
Gökçen efem inip gelir inişten.
Her yanları görünmüyor gümüşten.
Gökçen efem şimdi gelir cümbüşten.
Gökçen efem efelerin efesi.



25.04.2024 BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

İfral TURGUT

4.12.2020 16:25:01

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.


VALİ KÖŞGER’DEN GÜVENLİ VE DÜZENLİ TRAFİK VURGUSU

NAZIM ALPMAN YAZDI/ DEVLET 1 MAYIS’A SAYGI GÖSTERSİN!

KUŞ GRİBİ YUMURTA FİYATLARINI ARTIRDI

KARNAVAL KOMİTESİNDEN MEKTUP VAR

ZEYDAN KARALAR’DAN MHP İL BAŞKANINA “SİNEK” CEVABI

YERLİ SUSAM İÇİN  YERLİ ÜRETİM HAMLESİ

ÇUKUROVA BELEDİYESİ TENİS TURNUVASI BAŞLADI

FATİH GÜLER GÜVEN TAZELEDİ

18 İLDEN 400 SATRANÇ SPORCUSU ADANA’DA YARIŞTI

CHP’Lİ BULUT: TASARRUFU SARAYDAN BAŞLATIN

SEYHAN NEHRİNDE GONDOLLA GEZDİLER

"YALANA VE ŞANTAJA ASLA BOYUN EĞMEYECEĞİZ"

CHP GERÇEĞİ YAYINLADI

ADANA’DA 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMASI

GÜNÜ FOTOĞRAFI:

RESMİ AÇILIŞISI HİSARCIKLIOĞLU YAPTI

CHP’DEN 23 NİSAN KUTLAMASI