Gülnar: İş kazaları kader değil
Manşet Haber 21.07.2015 10:31:21 0

Gülnar: İş kazaları kader değil

Gülnar: İş kazaları kader değil

Türk-İş 4. Bölge Temsilcisi Edip Gülnar, Türkiye’de her gün 3-4 işçinin iş kazalarından hayatını kaybettiğini söyledi. Kozan ilçesinin Çobancık mevkiindeki çinko madeninde göçükte 1 işçinin öldüğünü, 1 işçinin de ağır yaralandığını belirten Gülnar, “Kamu’da ve özel sektörde örgütlenmenin önü açılmadığı sürece bu iş cinayetleri artarak devam edecektir” dedi.

2015 yılının ilk 6 ayında iş kazaları sonucu hayatını kaybeden 794 işçiden en çok işçi ölümünün İstanbul, Adana, Konya, Antalya ve İzmir’de yaşandığına dikkat çeken Türk-İş 4. Bölge Temsilcisi Edip Gülnar, “Türk-İş Konfederasyonu olarak yıllardır kamu ve özel sektörde örgütlenme mücadelesi veriyoruz. Gerek iktidar, gerekse iktidara yakın işveren örgütlenmenin önüne her fırsatta set çekmektedir. İş kazaları kader veya devlet yetkililerinin dediği gibi ‘Bu işin fıtratında var’ değildir. Kozan’daki Çinko madeninde yaklaşık 40 işçi çalışıyor, aldığımız bilgilere göre bu madenin çalışma ruhsatı dahi yok.  Kazadan sonra şirket yetkilileri madene mühür vurarak kapatmış. Bunun hesabını kim verecek” diye konuştu.

Gülnar, yaşanan elim kaza sonucu yetkililerin gerekli araştırmayı yaparak sorumlular hakkında yasal işlemin başlatılmasını da istedi.

YAZARLAR

İfral TURGUT

BAHARI BEKLERKEN Hüseyin Öğretmen Artvin’e atanmıştı. Kendisini sevdirdi yeni tanıdıklara. Derin dostluklar kurdu. Ev sahibi ile de dost olmuştu. Hüseyin’i evladı gibi seven ev sahibi artık evlilik zamanının geldiğini söyleyerek onu Melahat ile tanıştırdı. İki genç birbirlerini beğendi ve evlenmeye karar verdiler. Hüseyin bu durumu ailesine bildirdi ama ailesi bu durumdan hiç memnun olmadı. Şiddetle karşı çıktılar. Çünkü kendilerinin de bir gelin adayı vardı. Tüm engelleme çabalarına rağmen Hüseyin Melahat ile evlendi. Uzun yıllar evli kaldılar ve iki çocukları oldu. Yaşananlar çeşitli problemler doğuruyor, problemler, beraberinde sağlık sorunlarını getiriyordu. Yıl, 1984. Bir gün kapı çalındı. Gelen kendisinden 12 yaş küçük, ama gençlik yıllarında birlikte futbol oynadıkları Sami Demirtuna idi. Sami yıllardır Almanya’da çalışıyordu. Orada meslek okuluna gitmiş, terapist olmuştu. Sami, “Nasılsın ağabey,” diye sorunca. Hüseyin, ona uzun uzun baktı… Bakışlarında hayata karşı duyduğu küskünlüğü, kırgınlığı ve tükenmişliği vardı. Cılız bir sesle, “Yorgunum dostum, yorgunum. Vefasız yıllara, vefasız yakınlarıma dargınım ,” dedi. Sami, Hüseyin’in elini tuttu, “Merak etme iyileşeceksin, yine tüm dostlar bir araya geleceğiz,” dedi. Sonra kalktı, kapıda veda ederken, Melahat Hanım, hastalığın adını söyledi: Kanser. Soğuk bir geceydi. Sami o gün yaşadıklarından çok etkilenmişti. Bir kağıt kalem aldı eline ve içini döktü kağıda. Şiir bittikten birkaç gün sonra, tekrar gitti arkadaşının yanına ve şiiri okudu. Hüseyin mutlu olmuştu. Sevindi, teşekkür etti. Daha sonra Sami şiiri, Selçuk Tekay’a verdi. Şiir aylar sonra şarkıya dönüştü. Sami bu sefer şarkıyı telefonda Hüseyin’e dinletmek istedi. Heyecanla çevirdi numaraları. Telefondaki ses buz gibiydi: “Hüseyin Beyi kaybettik.” Baharı beklerken ömrüm kış oldu Gözümde her zaman biraz yaş oldu En güzel duygular bana düş oldu Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık Tutmadı ellerim sıcak elleri Duymadım aşk denen tatlı sözleri Taşıdım gönlümde acı izleri Yorgunum dostlarım yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık İçimde ateşler söndü kül oldu Aşk bahçem kurudu sanki çöl oldu Yar bildim o bile bana el oldu Yorgunum dostlarım, yorgunum artık Vefasız yıllara dargınım artık. HÜSEYİN’E KENDİNİ ANLATAN ŞARKIYI DİNLEMEK KISMET OLMADI. • AMA SİZ O ŞARKIYI SÖYLERKEN VEYA DİNLERKEN HÜSEYİNİ ANARSINIZ HERHALDE.

30.8° / 18.5°