AKIL BÜYÜDÜKÇE DÜNYA KÜÇÜLÜR
Manşet Haber 19.05.2021 01:42:07 0

AKIL BÜYÜDÜKÇE DÜNYA KÜÇÜLÜR

AKIL BÜYÜDÜKÇE DÜNYA KÜÇÜLÜR

Hani anneler babalar henüz konuşmaya başlayan çocuklarına sorarlar yarışırcasına “evladım hadi söyle bakalım, ne kadar seviyorsun anneyi babayı” eller kocaman açılınca, çocuk anlar ve “dünyalar kadar seviyorum ”der. Oysa büyüdüğünde dünyanın ne kadar küçük, hatta bu sonsuz büyüklüğün yer aldığı evrende bir toz bulutu olduğunu anlar.
Yığınla gökada, milyarlarca ışık yılı uzaklığındaki yıldızlarıyla evrim geçirmiş, her yanında aynı fizik yasaları geçerli olan karmaşık bir evrende yaşıyoruz. İlkel insan, kendinden yukarıda olanlara henüz akıl sır erdiremediği için, önünde eğildi ve tapmaya başladı. Yıldırımla gök gürültüsü ve fırtınalar gökten geliyordu. Ve bunun sebebi de insanüstü varlıklar olan yıldızlardı. Ve insan aklı büyüdükçe her şey sır olmaktan çıktı, yerini bilime bıraktı.
Yığınla soruyla kafası dolu olan ilkel insan, gökteki mucizeyi çözemiyordu bir türlü ve karmakarışıktı kafası. Neden ay hilalken gittikçe dolunay oluyor ve sonra yeniden görünmek üzere küçülüp kayboluyordu? Dünyayı karanlığa gömen güneş tutulmaları, neyin eseriydi acaba? Tüm bunları yöneten bir güç olmalıydı. Aksi halde her şey birbirine karışırdı. Bilimin dehaları insanlığın gelişimiyle beraber her yüzyılda başlarını ortaya koyarak evrende olup biteni gözlerimizin önüne koyarak bakış açımızı değiştirmişlerdir her defasında. Fakat hala aynı bakış açısı ve sadece dünyayla sınırlı kalan zihinler olduğu kabul edilirse, tamamen evrene hâkim olduğumuz düşünülemez.
Dünyayı küçültüp aklımızı büyütmek bizim elimizde. Akıl insanı insan yapan en önemli bir özelliktir. Şu sonsuz evrende bir toz bulutu kadar ufak olan dünyadaki varlığımızı aklımızın sayesinde sürdürüyoruz. Her defasında akılımızın önünde duran boş inançlar, söylencelerden kurtulmadıkça yaşadığımız yerkürenin dışına çıkmamız nerdeyse imkânsız. Şu ana kadar görebildiğimiz ve düşünebildiğimiz her şey ve biz; ‘o büyük patlamanın’ eseriyiz. Ve hala evrenin her yerinde bu patlamalar sürmektedir.
Ezelden beri korkulu rüyamız ve dokunmaya kıyamadığımız yıldızlarla yapı taşlarımız aynı. Biz, bedenimizi şekillendiren ve şiirlerimizi süsleyen yıldızların yüreğinden koptuk. Damarlarımızda dolaşan kan ve nefes alışverişlerimiz aynı yıldızlarla. İstikbalimiz göklerde bizim. Hani o elimizle tutamadığımız ama aklımızın sınırlarını sürekli zorlayan. Biz ne düşünürsek düşünelim evren boş durmuyor, bildiğini yapıyor. Onu çözmek yine insanoğluna kalıyor. Çünkü evreni çözmek insanın kendi yaradılışını çözmektir. Zaten bu sır evrenin oluşumunda saklıdır.
Bilim adamları bir arkeolog gibi evrenin tarihini araştıradursun eğer biz hala elimizdeki dünyayı çözemiyorsak ömrümüz boşuna sonlanacaktır. Neslimizden üç göbek geriye gidemiyorsak, galaksilerin yaşını bilmenin hayatımıza ne katkısı olabilir diye hayıflanırsak nerden gelip nereye gideceğimizi de öğrenemeyiz asla.
Bir mantığın bin yıl sürdüğü düşünülürse, “acaba içinde bulunduğumuz süreç ne kadar dır ” diye sormak gerekir bilime? Sanırım artık sürecin sonuna yaklaşıyoruz. Bilim evrenin yapısını çözmek zorunda. Bilim insanlarının elinde yeterli ipuçları var, yeter ki diğer insanlar buna hazır olsunlar.
Öyle bir an gelecek ki insan susacak ve evrenin dili açılıp konuşacak sonsuza kadar. Yunusların da dili çözülecek bir gün belki.

Yükleniyor

Yükleniyor

Yükleniyor

YAZARLAR

32.1° / 19.2°