Tarih: 17.01.2021 10:51

BOĞAZİÇİ ÖRNEĞİNDE SORUNU VE TARAFLARINI DOĞRU BELİRLEYEBİLMEK

Facebook Twitter Linked-in

Erdoğan ve Bahçeli örneğinde, Trump örneğinde, Boğaziçi örneğinde, Türkiye veya ABD örneğinde yaşanan sorun nedir?

Konu nedir?

Konu doğru bir şekilde belirlenip tanımlanamazsa sağlıklı bir analiz, sentez, yorum, değerlendirme ve çözüm önerisi yapılamayacağı gibi gençlerimiz başta olmak üzere tüm toplum, hatta insanlık için çok ağır bedeller ödemekten başka bir çıktı da kalmaz geriye. Ülke çok ağır bedeller ödemek durumunda kalır.

Boğaziçi örneğinde yaşanan sorunun arkasında yapısal ve ideolojik, belki teorisi kolay ama pratiği çok zor yanlar bulunuyor. Hem teori hem pratiği için de her şeyden önce Boğaziçi örneğinde yaşanan sorunun doğru bir şekilde ortaya koyulabilmesi, konunun doğru dürüst tanımlanması gerekiyor. Bunun için en azından üç düzeye bakılabilir:

1-Biçimsel veya yasal düzeyde bilimsel özgürlük ve kurumsal özerklik

İçerik kısmını bir yana bırakırsak, salt biçimsel olarak düşünürsek, bilimsel özgürlük ve kurumsal özerklik işin yasal kısmını, işleyişin formunu oluşturmaktadır. Bu “formel” düzeyin karşılığı mevzuat ve usul kısmını oluşturmaktadır. Bilimsel özgürlük, hatta daha da arka planda düşünce özgürlüğü temel bir hak olarak tanımlanmış mı? Anayasa’da yer almakla birlikte tüm yurttaşlar için düşünce, haber alma, bilgi ve sanat özgürlükleri garanti eden mekanizmalar öngörülmüş mü?  İktidar, hükümet ve yetkili kurum ve kişilerce bunlara saygı gösteriliyor mu, olumsuz durumlara karşı garanti ediliyor mu,  gerekli şartlar sağlanmaya çalışılıyor, işletiliyor mu? Kurumsal özerklik yeterince garanti edilmiş ve destekleniyor mu?

2-Sınıfsal düzeyde hegemonyanın tarafı zümre veya sınıflar

Sınıf zümre düzeyinde en geniş anlamıyla kimin için, hangi bilgi, nasıl üretilecek sorusu öne çıkmaktadır. Boğaziçi mezunları çoğu bankalar veya özelde CEO veya üst düzey yöneticileri oluşturmaktadır. AKP ve MHP çevreleri bu banka veya özel şirketleri ele geçirmekten daha çok etki alanlarını daraltmak istemekte, üst yönetimlerinde yer almak istemekte, bunun için Boğaziçi  başta olmak üzere elit okul ve üniversitelere hakim olmak istemektedir. Yani küresel tip işletme veya bankalarda AKP-MHP kendi hem sınıfsal hem de ideolojik varlığını yeterince oluşturamadığı kanaatinde olup buralara doğru da genişlemek istemektedir. Orta ve üst burjuvazi de hem sınıfsal hem de zümrevi varlık veya ayrıcalıklarını koruma, sürdürme arayışındadır.

3-Dünya görüşleri, islamcılık ve milliyetçilik

Bu konuyu sadece genel çerçevesini çizerek bırakalım. Bu çerçeve bile konunun anlaşılması için yeterli olacaktır. İslamcı ve milliyetçi görüşlerle her şeyden önce düşünce özgürlüğüne, akla ve bilime dayalı olan, işi bu olan bilim ve üniversite kurumu uzlaşamaz. Neden uzlaşamayacağı mevcut değerler; aklın veya bilimin sayıltısı değildir, temeli değildir, tam tersine akıl ve bilim her şeyi sorgulayıcı ve yeniden kurgulayıcıdır. Onun için gelenekle bilim veya üniversite bağdaşmaz, bağdaştırmaya kalkan da bu kurumlara zarar verir; böyle bir durumda artık üniversite bilim evreni olmaz belki bir miktar kelam yapan, daha çok da sure veya dua öğreten medreseye dönüşür.

MÜCADELENİN TARAFLARI: ÖĞRENCİLERDEN ÖNCE HOCALAR VE TÜM SINIF VE ZÜMRELER


Boğaziçi’de yaşananlar öğrencilerle Bulu, öğrencilerle AKP arasında değil, yaşanan sorun1- Üretici olamayan mütaşerik tefeci sınıf zümreler (müteahhit, taşeron, tarikatçı, şeriatçı dincilik ve milliyetçilik, bu kesimlerin büyük bir grubu), 2- Komprador burjuvazi ve liberal orta ve üst sınıflar, bunların büyük bir kesimi, 3- Akademisyenler, bilim kişileri, 4- Eğitime yatırım yapan öğretmen, mühendis, doktorlar başta olmak üzere büyük çoğunluğu yükselme beklentisi içinde olan okuryazar orta küçük burjuvazi, bunların büyük bir kesimi, 5- Başta Aleviler olmak üzere dışta kaldığını hisseden çeşitli dil, mezhep, kültür grup veya zümreleri, 6- Liberal özgürlükler ve gelecek arayışları içinde olan gençler, bunların geniş bir kesimi,7- Kendini burada ifade etmek isteyen daha küçük ölçekli çeşitli zümreler.

İşin dış yanında birinci gruba Rusya, İran, Çin daha yakın gibi duruyor. İkinci gruba da ABD-Batı-NATO bloku. Üçten yediye olanlar dıştan daha çok şimdilik çok etkili olamayan geniş kesimleri oluşturuyor.

Sınıfsal görünümü daha bulanık gibi dursa da aslında hegemonya biçimlerinin zihni yanı okul ve üniversitelerde kurgulanıyor, yaşanıyor yani din, kültür, bilim, eğitim, ideoloji, yaşam biçimlerinin sürdürümü ve üretimine aracılık veya ajanlık etme işlevinde bulunan okul ve üniversitelerde geçiyor.

Mücadele hegemonya mücadelesi olup hakim bir yanının bürokrasiyi de (devleti de) üst tutmuş olan mütaşerikler diğer yanını çok heterojen halde geriye kalan sınıf ve zümreler oluşturuyor. Mütaşerik kanat alanını genişletmeye çalışırken toslayacağı duvarların sayısı ve kalınlığı da giderek artıyor.

MÜCADELEDE ÖĞRETİM ELEMANLARI VE BOĞAZİÇİ MEZUNLARI DAHA KRİTİK


Boğaziçi sınıfsal zümresel bir mücadele alanı ise akıl, bilim, özgürlük yanı salt öğrenciler üzerinden sürdürülemez, en etkili olacak kesimi öğretim elemanları olup hocalar ve veli profilini oluşturan başta Boğaziçi mezunları olmak üzere okumuş yazmış küçük orta burjuvazi bir direnç gösterirse ve yaşam biçimlerini özgürleştirmeye çalışan kesimler de bu süreçte daha etkin motivasyon ögesi olurlarsa o zaman Boğaziçi çok çetin mücadele alanı olabilir, AKP’nin hem biçim-yasa tanımaz yanları hem de dinci ideolojik saldırıları sınırlanabilir, zorlanabilir.


Orjinal Habere Git
— HABER SONU —